'Kayyım', 'Kıyam', 'Kuvay-ı Milliye' ve CHP ...
CHP'nin uğradığı ve karşı karşıya olduğu büyük haksızlıklar var.
Ekrem İmamoğlu seçilmiş belediye başkanı ve Partinin fiilen "Cumhurbaşkanı adayı"; ancak özgürlüğünden yoksun tutuluyor...
Özgür Özel, yine Kurultay'da seçilmiş Partinin Genel Başkanı; şimdi bu seçimin "yok sayılacağı" bir süreç son aşamasına gelmiş bulunuyor...
Malum isnatlar, suçlamalar, 'gizli tanıklar' ve de türlü iftiraların eşliğinde
'konu/olgu' mutlak butlan'a gidiyor...
Bu durum gerçekleşirse; CHP'nin önceki seçilmiş Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için "mutlak bir görev" getirecek...
Kemal Bey, "ben bu görevi yapamam" derse, Partinin başına belki de tüm süreçleri tıkayacak, bir kayyum atanacak.
CHP üzerinde en çok tartışılmış, siyasi hayatımız içinde -belli evrelerde- karanlık çevreler tarafından hedef alınmış bir Partidir.
12 Eylül izleğinde, CHP kapatıldı buna karşın "son kongresi" temelinde yeniden yapılandı...
Türkiye'nin feodal unsurları, yabancı teknolojiye bağımlı kompradorları, iç barışa tasallut eden ırkçılar ve Anadolu Devriminin emperyalizm karşısında kök salmasına karşı duran gericiler, CHP'ne adeta 'kıyam' edilecek bir yapı gözüyle bakmışlardır...
Bu gerçekler bir yana eğer şu son süreçte "kayyım" kararı çıkarsa;
"CHP ve kayyum" demek bir anlamda kör kuyulara sürüklenmek demektir...
O kadar öyledir ki: diyelim eğer parti olarak "Kapatılırsan" küllerinden yeniden doğarsın; kayyım ise elini kolunu bağlar; seni cephesiz ve cephanesiz bırakmaya zorlar...
Bununla birlikte,
Kuvay-ı Milliye kültürü kuşkusuz her zoru aşar...
Ancak, meri koşullarda, Kemal Bey, dengeli bir dinamizm ile Partiyi kendi içinde demokratik seçimlere taşımalı;
CHP, halkın gücü ve onayıyla bir Cumhurbaşkanı ve -başkanlık sistemini revize ederek- bir Başbakan adayı çıkarabilmelidir.
Ben, duygusallık veya karşıtların insafına bırakılan her adımın, tavrın, kişilere ve kurumlara onarılmaz zararlar vereceği gerçeğinden hareket ederek, düşünüyorum...
Şu değerleri ve tespitleri de tüm CHP'lilerin paylaştığına inanıyorum;
CHP, kuvay-ı milliyedir, karakol örgütleridir, halk kongreleridir; Amasya Bildirisi; Sivas, Erzurum kurultaylarıdır...
CHP, devrimdir.
CHP, demokrasidir.
CHP, Cumhuriyet toprağında eşit vatandaşlığın ve uluslar toplumu içinde bütünsel kalkınmanın odağı ve otağıdır...
CHP, yörük çadırı, pamuk ırgatı kadınların nasırlı elleri, maden işçisinin ışığı ve okuluna kahvaltı bile edemeden giden öğrencinin sesidir...
Dünyanın en köklü ve Türkiye'nin en eski -ama daima kendini yenilemesini bilen partilerinden biri olan- Cumhuriyet Halk Partisi'nin, her koşulda yeniden kanat açacağı da mutlaktır,
CHP, gün gibi, güneş gibi;
Özgürlüğe..
Hayata..
Emeğe..
Bilime..
Kalkınmaya..
Adanmıştır!
Demokrasisi gelişen, ekonomisi güçlenen bir Türkiye için CHP'nin varlığı başlı başına bir teminattır...
Bu yeryüzü sofrasında, kimseyi ayırmadan ve kimseye buyurmadan, güzel yarınlara, aydınlanmaya, bolluğa berekete beraberce yelken açılmalıdır...
Dr. R.Bülend Kırmacı
r.b.kirmaci@gmail.com