Hürriyet'te neler oluyor ?
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlHürriyet'in yazı işleri katında başlayan tadilat, gazeteyi karıştırdı. Neden mi ?
Yazı işleri dar alanda paslaşıyor
HÜRRİYETin "yazı işleri masası" ile tanışmam, genç bir muhabir olarak işe başladığım 1989da gerçekleşti.
Cağaloğlundaki binada, kapısında kıdemli ofisboy bulundurulan büyükçe bir odadaydı yazı işleri.
Yandaki okulun bahçesine bakan odaya teneffüslerde kaçınılmaz şekilde doluşan çocuk cıvıltısı ağır abilerle tatlı bir tezat oluştururdu.
* * *
Büyük masanın başında her zaman parlayan kişiliğiyle rahmetli Çetin Emeç. Hemen yanında Tufan Türenç, Mehmet "The Damak Çatlatan" Yaşin, hikayeci kimliğiyle zaten çok sevdiğim Orhan Duru...
Masanın etrafında bugünün editörleri büyük bir ciddiyetle oturmakta.
Hep gergin bir ortam, pek girmek istemeyeceğiniz türden.
Elinizdeki haber iyi değilse ama yine de içeriye ulaştırmanız gerekiyorsa, kıdemli ofisboy aracı koyulur.
Böyle dediğime bakmayın, o aradaki mekanizma gazetenin içinde ayrı bir krallıktır. Ben bildim bileli de kral Ahmettir.
Ama onun da "Sen götür içeri, ozalite bakıyorum" diyerek sizi ofsayta düşürme ihtimali vardı.
Ne zor durum! Kötü haber, siz ve rahmetli Çeto başbaşa!.. Inınının!
* * *
Bu aracı koyma hikayesi bugün de aynen geçerlidir.
Cepte iyi bir haber varsa servisin şefi içeriye şöyle bir havalı havalı girer ve yekten ortamdaki en yetkili şahsa yönelerek haberi okur.
Ama haber "çöpe manşet" türden bir şeyse "Zagor gelmez, Çikoyu yollar! Ugh!" modeline geçilir.
Örnek vereyim:
Bizim magazin servisi, Angelina Jolieyle Kamer Gençi çiçek sularken yakalamış! (Örnek fazla çarpıcı oldu; elimin ayarı kaçtı, pardon!)
Magazin müdürü Selim, gözlüğünün sapıyla oynaya oynaya, sanki kapının önünde Michelle Pfeiffera "Bekle kızım, biraz işim var; geliyorum!" demiş gibi girer içeri.
* * *
Sonra o sırada "Gündüz Güzelindeki Catherine Deneuveü... Gustave Dore nasıl çizerdi acaba?.." şeklinde düşüncelere dalmış olan Ertuğrul Özköke yönelir...
Ve neredeyse "Hişş! Genç! Bi bakar mısın? İşine yarar bu senin!" tavrıyla anlatmaya başlar: "Kamer diyorum... Aynen yapışmış kıza..."
Fakat haber "Tımbır Markette İzci Korosu imza günü düzenledi, halk sucuk reyonundaki promosyona hücum etti!" gibi bir şeyse, magazinin ofisboyu getirir.
* * *
Böyle anlatınca çok uzar... Sonra zaman değişti, yazı işleri de değişti.
Yeni mekanlar, eski insanlar, yeni insanlar, yeni zamanlar bütünleşti bir şekilde.
Ben de gazeteciliğe başladığım yıllarda kendime hedef olarak gördüğüm "yazı işleri elemanı" olmayı başardım mesela.
Hürriyet Medya Towersdaki yazı işleri kapısı herkese açık bir çalışma mekanına dönüştü. Benim yazı işlerinden ayrılmam sonrasında doğan sevgi boşluğunu doldurabilmek için Manşet adında tatlı bir köpek aldılar hatta.
* * *
Salı günü gazeteye gittiğimde manzara şuydu: Yazı işlerinin bulunduğu bütün kat, iki aylık bir yenilemeye emanet edilmiş.
Bu durumda yazı işleri, aynı katın diğer yarısında çalışan dış haberler, ekonomi, DHA, istihbarat gibi haber birimleriyle yarım katı paylaşmak durumunda kalmış.
Yazı işlerindeki canım arkadaşlarım ve büyüklerim bu fazla samimi ortama iki ay kadar katlanacak bildiğim kadarıyla. Tabii diğerleri de onlara!..
Sıkışıklığı anlatmak için durumu şöyle özetleyeyim:
Çay almak için normalde çay ocağı olan bölüme gittim, karşıma Tüketicinin Erkan Abisi çıktı.
"Naber Tüketicimin Erkan Abisi Abicim?" dedim.
"Bak Kanat! Otomobili balkona çıkarabildiğin ev yapmışlar İstanbulda. Direkt eve park ediyorsun, yerden kazanıyorsun" dedi.
İçimden "Sıkışıklıktan balataları sıyırmış bu kat tamamen. Tamam abi de devam et" şeklinde söylenip, "Bak şu işe!.. Çok şaştım bu işe!.." filan deyip uzaklaştım.
Haber tabii ki doğruydu!
Hürriyet
Kanat AKKAYA
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol