Faili meçhul cinayetlere ilişkin dava

Faili meçhul cinayetlere ilişkin dava

Bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar, özel harekat polisleri ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da arasında bulunduğu 19 kişinin yargılandığı davada, eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Eymür "tanık" sıfatıyla dinlendi-Eymür, MİT elemanı

ANKARA (AA) - Bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar, özel harekat polisleri ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 19 kişinin yargılandığı davada, tanıklığına başvurulan eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, MİT elemanı Tarık Ümit'in kaçırılmasının ardından o dönemde Adalet Bakanlığı yapan Mehmet Ağar ile görüştüğünü belirterek, "'Bunun çivisi çıktı. Bu işin sonu siyasi cinayetlere gidecek' dedim. 'Tosunları Azerbaycan'a yollayacağız' dedi. Yani, buradan uzaklaştıracaklarını söyledi. Konuşması, kendisinin de haberi yokmuş gibiydi ama haberi olmaması mümkün değil" diye konuştu.

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya müşteki ve sanık avukatları katıldı.

Duruşmada hazır edilmesi için çağrı kağıdı çıkarılan sanık Ağar'ın avukatı, müvekkilinin rahatsızlığına ilişkin rapor sundu.

Görüntülü sistem üzerinden Şanlıurfa'ya bağlanılarak, "tanık" sıfatıyla ifadesi alınan Fatih Mehmet Bucak'a, Ömer Lütfi Topal cinayetine ilişkin bilgisi olup olmadığı soruldu. Eski DYP Milletvekili Sedat Bucak'ın amcasının oğlu Fatih Mehmet Bucak, "Daha önce de ifade verdim, ne bu şahsı tanırım, ne ilgim, ne de alakam var. O dönemde Gazi Üniversitesinde öğrenciydim. Amcamın oğlu iktidar partisinden milletvekiliydi. PKK ile savaşıyorduk. Saçma sapan işler. Bir işin içine çekilip, karalanmak, lekelenmek istendiğimiz düşüncesindeyim" dedi.

"Topal'ın haraç yüzünden ve Sedat Bucak'ın isteğiyle öldürüldüğü" yönünde kendisinin bir beyanı olmadığını söyleyen Bucak, "Bunların hepsini ben de okuyorum, böyle bir şey yok. Çemberin tamamen dışındayım. Görmediğimiz, tanımadığımız, bilmediğimiz işler" diye konuştu.

-Eymür'ün sözleri

Daha sonra dinlenen Eymür, Nisan 1994'te MİT'e tekrar geldiğinde zaten birçok faili meçhul cinayetin işlenmiş olduğunu anlattı.

Daha önceden irtibatta oldukları MİT elemanı Tarık Ümit ile görüştüğünü ve çeşitli bilgiler aldığını ifade eden Eymür, "Tarık Ümit, MİT'te görev almadan önce değişik işlerle uğraşmış biri. Çerkez kökenli. Emniyetle de irtibatı varmış. Ben tekrar dönünce benimle çalışmak istedi. Emniyetle, jandarmayla, askerle iş yapmış. Korkut Eken'i tanıyordu. O dönemde Eken, Emniyette Mehmet Ağar'ın müşaviriydi. Korkut Eken yakın çalıştığım, sevdiğim bir arkadaştı ama yollarımız maalesef ayrıldı" ifadelerini kullandı.

Eymür, o dönemde Ümit'ten, çoğunluğu Güneydoğulu iş adamlarının oluşturduğu 29 kişilik liste aldıklarını kaydetti.

"Bunların pasifize edilmesi için üst makamlardan emir alındığının söylendiğini" aktaran Eymür, "Pasifize etmekle kasıt, öldürmek mi?" sorusuna, "Her türlü düşünülebilir" karşılığını verdi. 

Emrin nereden geldiğine ilişkin soruya, "MGK dendi ama MİT'in haberi olmadan yapamazsınız. MİT Müsteşarı da giriyor toplantılara" diyen Eymür, listedekilerden birinin Gazeteci-Yazar Mehmet Ali Birand olduğunu, MİT yöneticilerinin onu ikaz ettiğini ve koruma verildiğini anlattı.

Ümit'in kendisine HDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan ile Hacı Karay ve Adnan Yıldırım'ı bizzat infaz ettiğini söylediğini ifade eden Eymür, şunları kaydetti:

"Buldan'ın, serbest bırakılması için kendisine arabasında bulunan 165 bin dolar dışında 1 milyon dolar teklif ettiğini, bunu kabul etmediğini, hatta Buldan'ın üzerindeki cep telefonu ile kontak anahtarının otoyola atıldığını anlattı. Buldan'ın eroin parasından PKK'ya yardım ettiğini itiraf ettiğini söyledi. Ayrıca İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ'ın Buldan'dan 300 bin dolar rüşvet aldığını, onun akrabasının Büyükada'da kumarhanesi bulunduğunu ifade etti."

-"Tosunları Azerbaycan'a yollayacağız"

Eymür, o dönemde sanıklardan Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun Tarık Ümit'in evinde kaldığını söyledi.

Ümit'i, kaçırıldıktan sonra bulmak için çok uğraştıklarını, bunun için Ankara'ya gelerek, Adalet Bakanlığı yapan Mehmet Ağar ile görüştüklerini aktaran Eymür, "(Bunun çivisi çıktı. Bu işin sonu siyasi cinayetlere gidecek) dedim. 'Tosunları Azerbaycan'a yollayacağız' dedi. Yani, buradan uzaklaştıracaklarını söyledi. Konuşması, kendisinin de haberi yokmuş gibiydi ama haberi olmaması mümkün değil" dedi.

Eymür, "tosunların kim olduğu" sorusuna, "O polis memurları, Çatlılar falan işte" karşılığını verdi.

Ağar'dan, "Ümit'i sağ olarak bırakmalarını" istediğini ve "bunu problem haline getirmeyeceklerini" söylediğini anlatan Eymür, "O da 'Bakacağım, haberim yok' falan dedi. Kendine bağlı adamların yaptığından haberi olmadığını söyledi. Doğrusunu söylemek gerekirse Ümit çok düzgün bir adam değildi. Ama bizim için şeref meselesiydi. Bilgi aldığımız adamdı. Onun için kurtarmaya çalıştık" diye konuştu.

Soru üzerine, maktullerden Avukat Faik Candan'ın isminin yabancı gelmediğini, ancak öldürülmesini hatırlamadığını belirten Eymür, "Takdir edersiniz ki kompüter doldu. Sittin senedir o kadar çok isim duyduk ki" dedi ve dava konusu cinayetlerin, MİT raporlarında bulunduğunu ifade etti.

-"Bu olayları kapatmak isteyenler oldu"

Eymür, "Faili meçhulleri Ankara'da işleyenler kimler? Mehmet Ağar'ın tosuncukları kimlermiş?" sorusu üzerine, o yıllarda Aydınlık Dergisinde konuya ilişkin haber yayınlandığını belirterek, şunları kaydetti:

"Dergide yazan şeylerin çoğu kendi kayıtlarımızda olan bilgilerdi. Oradan bakarak, kimler olduğunu söyleyeyim. Emniyet Genel Müdürlüğünce PKK ve Dev-Sol'a karşı kullanılıyor görüntüsüyle, cinayet, tehdit, gasp gibi suçların içinde olan bu grup, eski ülkücülerden seçilmiştir. Doğrudan Mehmet Ağar'a bağlıdır. Bahsi geçen grup, teröristlere karşı faaliyette bulunmadığı zaman Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Abdurrahman Bulday, Sami Hoştan, Sedat Peker, -bildiğimiz Sedat Peker değil, yaşı tutmuyor çünkü- Mehmet Gözen, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığında görevli Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Semih bu listede var. Tespit ettiğimiz ilk isimler bunlar. Aynen bizim bilgilerimiz. Kendi içimizde de maalesef bu olayları kapatmak isteyen arkadaşlarımız oldu. Bir takım bilgileri de yok ettiklerini biliyorum." 

Eymür, "bilgileri kimlerin yok ettiğine" yönelik soruya, "dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay olduğu" yanıtını verdi.

"Tarık Ümit, kendi ifadesine göre söylüyorum, bu işe devlet yararı için girdiğini ama işin çehresinin değiştiğini, seni listeden sileriz, şu kadar para ver denildiğini, ondan dolayı arasının açıldığını söyledi" diyen Eymür, Ümit'in bu sebeple öldürüldüğünü düşündüğünü ifade etti.

"Bu işlere katıldığını belirttiğiniz kişilerin suç örgütü oluşturduğunu söyleyebilir misiniz?" sorusu üzerine Eymür, "Öyle nitelendirdiğim için... Öyle hüviyet gösterip, adamın kafasına sıkmak, devlete yakışmaz. Bazen hukukla halledemediğimiz işler de oluyor" ifadelerini kullandı.

Bir soru üzerine, o dönemde bildiklerini, yetkisi olmadığından Başbakan Tansu Çiller'le paylaşmadığını, dış temasları MİT müsteşarlarının yaptığını anlatan Eymür, "Tarık Ümit sizi yanıltan bir kişi gibi göründü mü?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Çok makbul bir vatandaş değildi. Ama bizim mesleğimizde de zaten kirliliği ortaya çıkarmak istiyorsanız, temiz kişilerle bunu yapamazsınız. Mecburen o tür kişilerle bu işi yapmanız lazım. Biraz çok konuşan, asabi bir insandı. Kızdığı zaman karşı tarafa yüklendiğini biliyorum. Ben mesela Tarık Ümit ile Hakkı Yaman Namlı'yı, güvenmediğim bazı şeylerde, benim dışımda oluyormuş gibi sorguya da aldım. Ama, vasıfları itibarıyla iyi bir haber elemanıydı. Sadece uyuşturucuyla ilgili değil, terör konusunda da iyi haber elemanıydı."

"Susurluk öncesinde hazırladığınız raporun Mikdat Alpay tarafından geri çekildiğini söylediniz. Raporda, bu sanıkların isimleri yer alıyor muydu?" sorusu üzerine Eymür, "Alıyordu. Aydınlık sonradan bir tek Çiller'i ekledi ve 'Çiller özel örgütü' dedi. Orada yazılanların çoğu bizim raporumuzdakilerdir" dedi.

-"Niye ona gitme ihtiyacı duydunuz?

Bir soruyu yanıtlarken, emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın "kendini çok masum gibi gösterdiğini" söyleyen Eymür, "Avcı'nın bilgisi olması lazım. Ekibi vardı" diye konuştu.

Eymür, "Ağar'a, Ümit'in kaçırılması için gittiğinizi söylediniz. Ağar, o dönemde Adalet Bakanı. MİT' elemanının kaçırılmasından ötürü niye ona gittiniz?" sorusu üzerine, "Bildiğim kadarıyla o, bu işin hala içindeydi" dedi.

"Bakanken bu cinayetleri işleyen örgütle ilişkisi olduğunu mu düşündünüz?" sorusunu ise Eymür, "Evet. 'Tosunları Azerbaycan'a yollayacağız, temizleyeceğiz' gibi bir ifade kullandı" diye yanıtladı.

Sanıklardan İbrahim Şahin'in avukatı Basri Aydın'ın, "Tarık Ümit, 3 kişiyi öldürdüğünü söylemiş. Bunu adli makamlara niye iletmediniz?" sorusunu yanıtlarken Eymür, "Devlet adına işlediğini söyledi" dedi.

-Ara kararlar

Duruşmada daha sonra bir dönem Bala'da görev yapan eski Astsubay Yıldıray Soysal, "tanık" sıfatıyla görüntülü sistem üzerinden ifade verdi.

Soysal'a, Uzman Çavuş Fehmi Gedik'in "Bala'daki Jandarma Bölük Komutanı Mücahit Alkıran, bana Faik Candan'ın öldürülmesi olayının açığa çıktığını, ancak konuyu kapattıklarını söyledi" deyip demedikleri soruldu.

Soysal, "1997'de Bala'da faili meçhul olaylarla ilgili tahkikat yapıyorduk. Olay 1994'te olmuş, ben 1997'de görev yaptım. Mücahit Alkıran, ben oraya tayin olmadan önce karakol komutanıymış. Fehmi Gedik, bazı bilgilere ulaşıldığını, ama sonunu getiremediklerini söyledi. Ben sadece bu kadar biliyorum" diye konuştu.

Mahkeme heyeti, tarafların taleplerini aldıktan sonra baş başa müzakerede bulundu, ardından ara kararları açıkladı.

Buna göre, sanık Mehmet Ağar'ın, adresi bulunduğu İstanbul'dan sesli ve görüntülü sistem üzerinden duruşmaya bağlanması için talimat yazılmasına, sanıkların tutuklanması, bazı sanıklar hakkındaki adli kontrol kararlarının kaldırılması taleplerinin reddine karar verildi.

Eski Başbakanlar Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz, eski İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün da arasında bulunduğu kimi kişilerin tanık olarak dinlenmesi talebinin daha sonra değerlendirilmesini kararlaştıran heyet sanıklara, 1993-1996 arasında Yeşil Pasaport verilip verilmediğinin, verildiyse bunun yasal çerçevede yapılıp yapılmadığının sorulmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.