Demokrasi mi?

Güncelleme:

Geçtiğimiz günlerde Ece Temelkuran, Ahmet Hakan’ a ; ‘’İyi ki köşe yazmıyorum, köşe yazmak insanı aptallaştıran bir şey’’ dedi. Hatırlarsanız? Aman ne güzel demeyeceğim, sonuçta ben de Türkiye’ nin en çok okunan haber sitelerinden birinde köşe yazıyorum. Ama; hak vermiyor da değilim. O kadar çok suni gündem oluyor ki. Hani derler ya; Söz Meclisten Dışarı. Deli bir kuyuya taş atmış, yüz akıllı çıkartamamış diye. Bizim ülkenin gündemleri de biraz o hesap oluyor.

Bakınız; THY’ da hostes kıyafetleri günlerce konuşuldu. Ne kadar suni gündem.

Bir başka gündem başlığı Fazıl Say’ ın hapis istemi ile yargılandığı, Ömer Hayyam’ a ait dörtlükler…

Başbakanımızın söylediği üzere; üç çocuk yetmez altı iyidir. Doğum kontrolüne yönelik hapların nüfusu kurutmak için yapıldığı söylemi…

Bir de ülke gerçeklerine bir bakalım;

Devam eden ve hala bir neticeye ulaşmayan Ergenekon ve Balyoz Dava’ ları.

Vatandaşın işsizlik ve refahına yönelik ekonomik sorunlar…

Eğitim sistemine yönelik eksikler…

Hızlı ve düzgün işleyen bir adalet sistemine karşı vatandaşın beklentilerinin ne kadarının karşılanıp, karşılanmadığı…

Düzgün bir muhalefet partimizin olup olmadığı.

Sivil Toplum Örgütleri’ nin ne kadar yerinde faaliyetleri olduğu.

Ve hepsinden önemlisi fikir ve düşünce özgürlüğüne dair tam bir serbestlik içinde olup olmadığımız…

Bu maddeleri açacak olursak, kendi fikirlerimi sıralayacağım ve siz de eğer bu konularla ilgili bir düşünceniz olursa, lütfen yazının altında yorumlarınızı benimle ve diğer okurlarla paylaşınız…

Suni gündemler hakkında yorum yapmayacağım ama Fazıl Say davasına bakarsak, bir insanın kendine ait olmayan bir başkasının sözlerini sosyal paylaşım sitelerine koyması demek ki artık suç kabul ediliyor. Demek ki artık dini düşünceye sahip değilsek, bunu uluorta paylaşmayacak ve bu düşüncemizi saklayacağız. Ama bizle aynı görüşte olmayanlar, mesela Sayın Başbakan’ ımız; ‘’Ateist adamdan hayır gelmez’’ diyecek bu hakaret sayılmayacak. Bizi tüm dünya da sanatı ile temsil etmiş ve başarılı olmuş bir sanatçımızın bir başkasına bile ait olsa, ( Ömer Hayyam) din
karşıtı fikirleri, dava konusu olabilecek ve hapisle yargılanacak. İnşallah bu konuda adalet yerini bulur diye düşünüyorum. Yoksa bu gelişme insanlarda düşünce ve inanç özgürlüğü bakımından ciddi bir güvensizliğe yol açacaktır. Böyle bir durumda da kaybeden demokrasi olacaktır…

Davalara baktığımızda yaklaşık 5 yıldır süren gazeteci ve generallerin tutukluluklarını, itirazlarını izliyoruz. Diyelim ki dava sonuçlandı ve suçlu bulunanlar oldu. Kimse kolay kolay suçluluğunu kabul etmez. Bu durumda, illa ki bu dava şişirilme gerçek dışı bir davadır denemez ama en azından, bu fikre yönelik feryad eden insanların hatırına bu davayı hızlı ve doğru sonuçlandırmak gerektiğine inanıyorum. Yine bu işin sonu da demokrasiye gelip dayanıyor çünkü…

Üç çocuk yetmez 6 çocuk diye baktığımızda belki bu yeni oluşacak genç nüfusu, yeni seçmenler olarak kabul edebiliriz. Nicelik önemli kuşkusuz ama bu insanların, eğitimli, kültürlü, ve dünya medeniyetleri ile rekabet edecek düzeyde olması şartıyla. Ben etrafıma baktığım zaman pek çok eğitimsiz, maddi durumu yetersiz, psikolojisi bozuk insan görüyorum. Nerede diye sorarsanız, bolca ve hemen gösterebilirim. Desteksiz konuşmuyorum. Mesele çok nüfusa sahip olmak değil, onlara imkan yaratabilmekte. Biz kendi çapımızda, hiçbir beklenti olmadan, elimizden geldiğince
o insanlara iş verip bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Devletin onun çok daha üstünde hizmetler sunması gerekir…

Çalışkan ve her yıl onur belgesi getiren pırıl pırıl bir çocuğa sahibim, Türkiye’ nin ve dünyanın sayılı makbul kabul edilen devlet üniversitelerinden birinde mühendislik okuyor. Bu güne kadar özel eğitim ve derslerle geldi sadece devlet okulunda okusaydı, yine aynı dereceleri yapar mıydı doğrusu bilmiyorum. Tabii ki başarılı olanlar var ama onların da azınlıkta olduğunu biliyorum, delilli, ispatlı…Eğitim alanında ki eksikleri yazarsak, bu köşe o sorunları anlatmaya yetmez doğrusu…

Sağlık sektöründeki eksikleri saymaya başlarsam, yine bu köşe bitmez o yüzden sanıyorum, anlatmak istediklerimi kısaca toparlayabildim.

Yani çok eksiğimiz ve çok yolumuz var her alanda…

Muhalefet partilerine baktığımızda yazar Abdurrahman Dilipak, Sayın Kılıçdaroğlu’ nu Pembe Panter’ e benzetmiş. Ayıp etmiş ,nasılsa atış serbest artık bu devirde. İktidar karşıtı herkese, her şeye ve her değere sövmek, hakaret etmek hakkına sahip insanlar oluştu. Bundan yaklaşık 2 yıl kadar önce Kadın Kollarından teklif almış ve siyasete girip girmemeyi düşündüğüm bir dönemde 3 gün içerisinde karar vermiş, yol yakınken dönmüş biri olarak söylüyorum ki ne yazık ki CHP ana muhalefet partisi olarak, kendisinden beklenenleri yapamıyor ve böyle olması da AKP’ ye olumlu geri dönüyor. Bu gerçeği anlayıp, gerçekten toplumun tabanına inip, onlara gereken hizmeti veremezlerse, tüm olumsuzluklara rağmen AKP güçlenmeye devam edecek.

Bizim derdimiz kimin iktidar olup olmadığı değil, kim hak ediyorsa, kim bu millete layık olabiliyorsa, o iktidar olsun ama hakkını vererek ve değerlerimizi, demokrasimizi, koruyarak, ülkenin ilerlemesini ve saygınlığını yükselterek.

Bunun için de aslında modele ihtiyacımız yok. Aynı dönem olmasa da; Ulu Önder Atatürk’ ümüzün yoktan var ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ ni örnek almak yeter…