Narin cinayeti davasında bir itiraf daha: ''Yalan söyledim''

Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlNarin cinayeti davasının ikinci duruşmasında itirafçı N.B., ailesinin güvende olmadığını düşündüğü için yalan söylediğini iddia etti. N.B., cesedi taşıdığı belirterek, ''Cezam neyse razıyım'' dedi.
Bağlar ilçesi kırsal Tavşantepe Mahallesi'nde 21 Ağustos'ta kaybolduktan sonra arama çalışmalarının 19'uncu gününde dere yatağında çuvalda, üstü 30, 25 ve 20 kilo ağırlığındaki 3 taşla kapatılıp, çalılıklarla gizlenmiş halde cansız bedeni bulunan Narin G. cinayetine ilişkin tutuklanan 12 kişiden 4'ü hakkında Diyarbakır 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede; aracında Narin'e ait DNA ve kıl örneği bulunan amcası S.G., annesi Y.G. ve ağabeyi E.G. ile gözaltına alındıktan sonra cesedi dere yatağına taşıdığını itiraf eden komşuları N.B. hakkında, HTS ve baz istasyonu kayıtlarına göre olay anında aynı evde oldukları tespit edildiği belirtilerek, 'İştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Davanın ilk duruşması, 7 Kasım'da görüldü. 3 gün süren duruşma sonunda mahkeme heyeti, ara kararını açıklayarak, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verip, duruşmayı 26 Aralık'a erteledi.
SANIKLAR, YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ EŞLİĞİNDE ADLİYEYE GETİRİLDİ
Dün başlayan duruşmada S.G.'nin işçisi 15 yaşından küçük R.A., pedagog eşliğinde adli görüşme odasında Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden dinlendi. Ardından Çoban A.A. ve Narin’in amcası E.G. dinlendi. Baba A.G. duruşmada söz aldı, tutuklu sanıklar ve avukatlar savunma yaptı. Mahkeme başkanı, dün 14 saat süren duruşmayı bugün sabah 09.00’a erteledi. Duruşma öncesi tutuklu sanıklar, cezaevinden yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde çıkarılarak adliyeye getirildi.
AMCA S.G. OLAY GÜNÜNÜ ANLATTI
Dün yaşanan gerginliğin ardından G. ailesinin yakınları duruşma salonuna alınmazken, tutuklu sanık S.G. savunmasına başladı. Mütalaaya karşı son savunması istenen amca S.G., olay gününü anlatarak, “Alışverişe gittik. İki oğlumla çay ocağında oturduk. İşimiz bitince aynı istikametten geri geldik. Petrole gittim, yakıt aldım. Çarıklı istikametinden yine köye geldik. Eve geldik. Eşim kahvaltılık bir şey hazırladı. İki oğlumla beraber yedik. Sonra istirahat ettim. Daha sonra yukarı tarlaya gittim. Sonra işlerime baktım. Sonra elektrikçiler geldi, ‘Hayırdır’ dedim. ‘Senin amca oğlunun tarlasında arıza var’ dediler. Daha sonra ‘Gelin’ dedim, onların arabasına bindim. Daha sonra tarlaya geldik. Yeni yeni kurtlanmıştı. O sırada M.Ş. ile konuşuyordum. ‘Pamuk kurtlanmış’ dedim. O sırada elektrikçiler panoya çıktı. Daha sonra elektrikçiler geldi. M.Ş. ile konuşmamı, ne kadar vereceğimi öğrenmemi istediler. Ben de ‘Siz arayın konuşun’ dedim. Daha sonra anlaştılar. Daha sonra ben eve geldim yine. Zaten fazla durmadım. Oğlum da benleydi. H. amcamı görmeye gittim. Oradayken R. aradı, ‘Şüpheli bir araba var’ dedi. Osman yeğenim de vardı yanımda. ‘Geleyim mi’ dediler, ‘Yok’ dedim. Köy yolundan çıktım, yukarı gittim. Gittim, araç sürmeyi öğrenen iki kişiymiş. ‘İleri geri hareket ettiriyoruz’ dediler. 20.00 sıralarında kızım aradı, ‘Narin kayıp’ dedi. Kalktım M.S.A.’la köye geldik. Geldim, o kalabalığı gördüm. Yengem ağlıyor, yeğenlerim kendilerini yere vuruyor. Kalktım Şakir Başçavuşu aradım. ‘Yeğenim kayıptır, bir ekip gönderim’ dedim. ‘İzindeyim, göndereceğim’ dedi. S.K. var, ‘Okulun anahtarını getir’ dedim. Samet Hoca da telefon görüntüsüne bakmış, ‘Narin patikadan ayrılıyor’ dedi, ‘Anahtarı getir’ dedim. Jandarma bekliyor. Kameradan da pek anlamıyorum. Baktılar, patikadan sonra ayrılıyor. Okulun yanındayken A. geldi. ‘Allah için, peygamber için kızımı bulun’ dedi. Bağ, bahçe, tarlaları gezdik. Köyün aşağısında da bir şey görmedik. Gün doğmadan Barış kardeşimin yanına gittik. Akşam ben bu vahşiyi (N.B.) görmedim. Ama sabah aramaya geldi. Kanala geçtik. ‘Kanala girmişse, bu menfeze yapışacak’ dediler. Ayakkabımı çıkardım, cüzdanımı çıkardım. 16-17 yaşlarında biri vardı. Bir refleksle ‘ay’ dedi. Öyle deyince ben de hemen kendimi suya attım. Menfeze yapıştım. ‘Ferhat, nerededir’ dedim, gösterdi. Baktım yosundur. Ondan sonra bu da (N.) bizimle. Kalktık şüphelendiğimiz yerlere baktık. Köye geldik. Daha sonra jandarma ‘Muhtar, bizden ayrılma’ dedi. ‘Başım üstüne’ dedim” dedi.
‘KÖYDEKİ BÜTÜN KUYULARA BAKTIK
Arama çalışmalarını anlatan S.G., “Araba meselesinde, N. ‘Param yok’ dedi. Cemaat de vardı, ‘40 bin N. versin’ dediler. Yine ‘Param yok’ dedi. ‘Paran yoksa kardeşime ev yapıyoruz, gel bu sıvayı yap’ dedim. ‘Bir fiyat söyle, yap’ dedim. ‘Ben bakmadan fiyat vermem’ dedi. Gitti inşaata baktı. ‘Bu inşaat, 200 binden aşağı olmaz. Senden 20 bin almam, 180 bin’ dedi. ‘Millet 150-160 bin fiyat vermiş. Sen de böyle bir fiyat ver’ dedim. Sonra ‘Kim veriyorsa o fiyata ona ver’ dedi. Ondan sonra 3 ay benle konuşmadı. Kahvede yanıma gelmiyordu. JASAT ekibinden biri bağırıp çağırıyor. ‘Muhtar gel arabaya bin’ dedi. ‘Kaç tane kamera var tespit edin’ dedi. Hacı Sait benim dostum, çiftliği var. ‘Muhtar benim çiftliğin kamerası var’ dedi. O çiftliğin kamerasına baksaydılar, N.’ın arabasını görseydiler. Kolluk, hem aileyi suçluyor. Sen Narin patikadan kaybolduktan sonra o saatten sonraki kameralara niye bakmıyorsun? ‘Muhtar köyde kaç tane kuyu var’ dediler. Kalktık beraber gittik, köydeki bütün kuyulara baktık. En son dediler ki; bir kuyu da M.K.’nın orada var. Biz M.E.K.’nın avlusunda, ‘Bu peyniri çıkarın’ dediler. Baktım bir şeyler oluyor. Dedim ‘Hayırdır komutanım?’ Dediler ki ‘Narin’in terliğini çingenelerin orada görmüşler.’ Oraya en son giden benim. Sonra köye geldik. Ben okulun yanındayken, kamera var. B., ‘17.30’da eve geldi, kapımızı çaldı’ dedi. Kim ne saat diyorsa, ben kolluk kuvvetlerine öyle diyorum” diye konuştu.
‘M. KONUŞMASA, BEN ÜFÜRÜKÇÜLERE İNANMIYORUM’
Arama çalışmalarını anlatan S. G., “İkinci günden beri beni arıyorlar, ‘Bir tane üfürükçü var’ diyorlardı. Dedim ‘Devlet gelmiş.’ Bir tane istihbaratçı geldi, ‘Yenge ile M.’yi gönder, para istemiyor’ dedi. Dedim ‘Ben onları yalnız göndermem’ dedim, ‘Yenge M.’yi al, gel’ dedim. Oraya gittik. Kolluk kuvvetleri bizi götürmüş. İki tane hoca orada okuyor. M. konuşmasa, ben üfürükçülere inanmıyorum. M.’ye ‘Bir şey görüyor musun’ dediler. ‘Bir dede görüyorum’ dediler. M.’ye, ‘Dedeye Narin’i sor’ dediler. ‘Çarıklı’daki sokağa gitti’ dedi. ‘Taşlı bir eve’ dedi. ‘Dede Narin’i bana göster’ dedi, ‘Karanlıktır’ dedi. Dediler, ‘Söyle, dede aydınlık yapsın orayı.’ Sonra dedi ki ‘Aha, Narin. Narin makarna yiyor. Yanında da iki kişi var. Yüzleri karanlık.’ Bir heyecanlandım. Sonra geldik yengemi köye bıraktık. İstihbaratçı, ‘M.’i getir’ dedi. ‘Ekip gelmeden ben yeğenimi getirmem’ dedim. Götürdüm, yeğenimi petrole bıraktım. ‘Ben ölürsem bir şey olmaz’ dedim. Daha sonra eve gittik. Bacanağımın evi de o tarafta. Bacanağımın oğlu da geldi. ‘Acıkmışım’ dedim. Tandır ekmeği getirdik. ‘Ekip gelecek’ dediler. Gün doğmadan ekip geldi. Gidene kadar bir kapıyı kırdılar. DİSKİ müdürünün evi. ‘Hayırdır, bu bana özel midir’ dedi. ‘Narin içindir’ dediler. ‘Narin içinse başım gözüm üstüne’ dedi. Orada bir şey yoktu. İkinci bir ev vardı. Onu da kırdılar. Daha sonra ‘M.'i getirin’ dediler. Bir pompalı çıktı. O ev kimindir bilmiyordum. N.'la bir akrabalık bağım yok. Sözde jandarmayı yönlendirmişim” dedi.
‘BEN BU ADAMLA 3 AYDIR KONUŞMUYORUM’
Aracından çıkan DNA nedeniyle tutuklandığını belirten S. G., “Bunun (N.) rezil kardeşi de beni arıyor. ‘Buldunuz mu, bulmadınız mı, inşallah bulursunuz’ diyor. V. madem bizimle sıralı iletişim kurmuş, niye gözaltında değil? Kalktılar arabaları getirdiler, beni aldılar. ‘Muhtarın DNA’sı, senin arabandan çıkmış’ dediler. Dedim ‘Çıkmasa şaşarım.’ Dediler kusmuk, kan... Dedim asla bir şey olamaz. Götürüp medyaya verdiler. Beni medyanın önüne attılar. ‘Muhtar, sen petrole gitmişsin’ dediler. ‘Battaniyede ceset sarılıymış’ dediler. ‘Komutanım, ben cesetle çarşıda tur mu atmışım. Petrolün kamerası var’ dedim. ‘Bir de ıslak mendil almışsın’ dedi. Bu adam da (N.) medyanın önünde her şeyi görüyor. Ömrü hayatımda cezaevi görmemişim. Ben cezaevindeyken televizyonda M.P. isimli itirafçı, sonra N.B. dediler. O zaman keşif yapıyorlardı. Narin’in cesedi bulunduktan sonra yeğenimin cenazesine ‘Bırakın gideyim’ dedim. Bırakmadılar. Bir medya bu kadar kötü olamaz. Bu insan yakalandığı zaman, ‘S. G. öldürdü’ diyor. Niye diyor? DNA arabamda çıktı diye. Dedim ben 3 aydır bu adamla konuşmuyorum. Bu ifadesinde sürekli S.G. diyor, ön koltuk diyor. O cam da bozuk, kapı da bozuk. O camı indirin, beni idam edin. İfadelerini medyadan almış. İkinci defa arabayı Van’a göndermişler. Bir saç çıktı. Çıkabilir” diye konuştu.
‘SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM, BERAATİMİ İSTİYORUM’
Suçlamaları kabul etmeyen S.G., şöyle konuştu:
“Bazla ilgili, ben aynı anda iki yerde olabilir miyim? Baz beni derede gösteriyor, ben köydeydim. Benim aile bireylerime bak. F., onlara çay vermiş. Diyor ‘Bizi dinlemiş’. Eniştem Ş.K., Narin’i bulmak için mücadele etmiş. M.B. diyordu, ‘N. işe gitmiş.’ Ama şimdi demiyor. Hani bunun aile bireyleri bir tane gözaltında var mı? Hem kızımızı hem ailemi yok etti. Türkiye’yi parmağında oynatıyor. Allah peygamber aşkına, bu kolluk kuvvetlerine bir soruşturma açsınlar. Bu kadar kötülük niye? Dediler, ‘DEM partilin yemek arabasını kovmuş.’ Peşlerine takmışlar gazetecileri, şov yapıyorlar. Kim olsa kovar. Benim 7 çocuğum var, Narin’den 1 yaş küçük kızım var. Allah peygamber aşkına. Vallahi benim yengem, çocukları için ölüyor. Vallahi benim yeğenlerim kız kardeşleri için ölüyor. Kızımızı öldürdünüz. Amcamın eşi, kardeşimin eşi, F.’ın eşi… Sen niye karını söylemiyorsun, kızını söylemiyorsun? Allah bizimledir. Allah’ım, bizi yok etmeye çalışıyorlar. Herkes şov peşinde. Bu caninin (N.B.’ın) avukatının eşi gidip, onun eşiyle fotoğraf çekmiş. Belki karısı katildir? Sen nereden biliyorsun? Herkesten rica ediyorum, şov yapmayın. Canımız gitti. Bizim namusumuzla oynamayın. Kendimizi ifade edemiyoruz. Yeğenimin ölümüyle burada yargılanıyorum. Dağ gibi kardeşim çökmüş. Ailem, hepsi perişan. Yeter artık lütfen. Niye bu kadar kötülük, art niyet? Bakın bir DNA yüzünden başıma ne geldi. Suçlamalarımı kabul etmiyorum. Beraatimi istiyorum.”
‘N., BİZE İKİ AYRI HİKAYE ANLATTI’
Duruşmada, Narin’in amcası S.G.’nin savunmasının ardından, avukatı Onur Akdağ söz aldı. Narin’in cenazesini taşıyıp Eğertutmaz Deresi’nde su kenarına bırakıp, üzerine de taş bıraktığını itiraf eden N.B.’ın söylediklerinin soruşturmanın merkezine alındığını belirterek, şunları söyledi:
“N. her gelişmede ifadesini değiştiriyor. N.’nin daha kaç ifade değiştirmesi gerekiyor? Bir kişi nerede kayboluyorsa, ilk orada aranır. N.’nin evi patikaya en yakın evdir. N. ilk anda tespit edilebilseydi, hiçbir kurgusu olmayacaktı. N.’a suçu birinin üzerine atma şansı verildi. Kendisi itirafçı olmuş değil. Aksine, yatağın altında bir korkak gibi saklanırken yakalandı. Yakalanmasının sebebi, jandarmanın çiftlik kamerasına bakmasıdır. İhmal zincirleri saymakla bitmez. Gözaltına aldıklarına N., bize iki ayrı hikaye anlattı daha sonra bu hikaye çoğaldı. Arabanın ön koltuğunda cesedi taşıyor, bagajda değil, arkada değil, ön koltukta. Niye ön koltuk diyor? Çünkü çarşaf çarşaf DNA’nın nerede olduğu bilgisi var. O yüzden bagaj değil, arka koltuk demiyor. Arabanın ön koltuğunu göstererek, ‘Bunu yok et sana 200 bin TL dedi’ diyor. Bir gün sonra savcılıkta ifade değiştirdi. Bu cinayetin ne zaman işlenebileceğine dair zaman bilgisi var. O yol üzerinde zaten öldürüldü. Araba 15.40’ta deredeydi. Yani arada 29 dakika var. 15.13’te N.’nin kolunda can veriyor. Jandarmanın ihmali var. Jandarma, Ahmet diye birini alsa, N. ona göre ifade verecekti. Jandarma, cinayet dosyası eline geçince bocaladı. Jandarma her ifadeyle başka senaryonun peşinde düştü. İş çözülemez hale geldi. Günün sonunda kamera kaydıyla yakalanan N.’nin söyledikleri, soruşturmanın merkezine alındı.”
‘G., CİNAYETİ GÖREN YA DA AZMETTİRENLERDEN BİRİ DE OLABİLİR’
N.B.’ın eşi G.’nin de cinayeti görebileceğini belirten Avukat Onur Akdağ, “Başta G. ailesi olmak üzere kolundan tuttukları gibi içeri aldılar. S.’ye an az 3 kadınla ilişkisi olup olmadığını soruyorlar. Utanın be utanın. Bir insan bir köyde kaç kadınla birlikte olabilir? Olayı ilişkiye bağladılar. ‘Aranızda bir cevapsız çağrı var, bu cevapsız çağrılarla mı mesajlaşıyorsunuz?’ diye soruyorlar. Böyle bir soru olabilir mi? Medyanın ve N.’nin söyledikleri merkeze alındı. N.’nin evinde arama yapsaydınız ya da Narin’in amcasını, yengelerini alırken, onları da alsaydınız. Bu adam ‘Ellerimle götürdüm’ diyor. Evde N.’ın karısı yok muydu? Onu niye tutuklamadılar? M., terlik bulduğu için tek kişilik hücrede. G.B. (N.B.’ın eşi) en az cesedi görenlerden biri. Cinayeti gören ya da azmettirenlerden biri de olabilir. Adam ‘Cesedi eve götürdüm’ diyor. Evde arama yapmıyorlar. Cesedin taşındığı evden jandarma eşliğinde ev taşınıyor. Orası suç mahalli değil mi?” diye konuştu.
‘TOPLUM BU İŞTEN ‘AİLE ÇIKSIN’ İSTİYOR’
N.B.’nin, 3 ay boyunca S.G.’yi aramadığını belirten Onur Akdağ, “Günün sonunda katili bulduk mu? Bu soruyu hiç kendinize sordunuz mu? Narin nerede öldürüldü, kim öldürdü, bu soruları bulmak için gerçek delillerin peşine düştünüz mü? Maalesef ki; hayır. Kimisi gündem kalmak ister, kimisi Narin’in ardından para kazanmak ister. Bir gazeteci nasıl olur da N.’ı ölümüne savunur? Toplum, bu işten ‘Aile çıksın’ istiyor. Herkes bir ata oynuyor. ‘Benim atım kazansın’ diyor. Narin’in ölümü ne kadar korkunçsa, öldürülmekle itham edilmek de o kadar korkunç değil mi? N. şimdi (içinden) diyor ki ‘Tek başıma köyün hakkından geldim, yedim, içtim, hesabı da size kilitledim’ diyor. Bütün bir toplum katile alkış tutuyor. N., tüm Türkiye’yi parmağında oynattı. Oynatmaya da devam ediyor. S., N.’ı en son 21 Mayıs’ta arıyor, ondan sonra bir daha aramıyor. A. ile N. arasında para meselesinden sonra bir daha iletişim kurmuyor. S.’e selam bile vermiyor. Tam 3 ay boyunca S., N.’ı aramıyor. 3 ay boyunca seninle konuşmayacağım ama bir çocuğu öldürüp seni buna ortak edeceğim öyle mi? M. B., 16 Eylül’deki ifadesinde, olay günü Çarıklı Mahallesi’nde N. ile beraber çalıştıklarını söylüyor. Neden tutuklu değil? V. önce S.’i arıyor, sonra N.’ı. Sıralı arama yapıldığı iddia ediliyor. Her iki durumda da suça ortak edilmiş oluyor” dedi.
‘NARİN CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALMIŞSA, BU N.B.'DİR'
Avukat Akdağ, varsa istismarın aileye düşman birini işaret ettiğini ifade ederek, “Raporda her ne kadar PSA tespit edildiyse de bunun kadınlarda da olabileceği söyleniyor. Eğer bir istismar düşüneceksek, ilk ağabey mi, amca mı yoksa aileye düşman olmuş birini mi göreceğiz? ‘Görmemesi gereken bir şey’ deniyorsa, bu çok net bir şekilde N.’ı işaret ediyor. Bir katilin zihin dünyasını göremeyiz. İlk celsede N.’a ‘Narin’e dokundun mu’ diye boşuna sormadık. Gidip peynir alıyor, çay içiyor, namaz kılıyor. Bu bize ne düşündürüyor? Bir ihtimal, cinsel istismar sonrası rahatlamasını gösteriyor. ‘Cinsel bulgu yok’ demiyor raporda. ‘Tespit edilemedi’ diyor. Sonraki hareketler maalesef bunu gösteriyor. Narin cinsel istismara maruz kalmışsa, bu N.’tır. Bir pedofili, 13 yaş altı çocuklara yönelik fanteziler kuran, onlara karşı cinsel dürtüler hisseden bir bireydir. Aşağılık duyguları, yalnızlık düşük özgüven, duygusal olgunlaşmamışlık yaşarlar. Bu durum bize birini andırıyor” diye konuştu.
‘ADIMSAYARDA SİLME İŞLEMİNİN YAPILIP YAPILMADIĞI BİLİRKİŞİ RAPORUYLA TESPİT EDİLSİN’
S. G.’ın, cinayet saatinde telefonundaki adımsayar uygulamasında yalnızca 45 adım attığının tespit edildiğini, bununla ilgili hata payının olup olmadığını bilirkişi raporuyla tespit edilmesini isteyen Akdağ, şöyle devam etti:
“Bu dosyada S. hakkında yapılan en korkunç algı da DNA’dır. Spikerler, ağızlarını doldura doldura ‘Direksiyon kısmında ölüm sıvısı, Narin’in dışkısı bulunmuş’ diye haberler yaptılar. Bu da yalan çıktı. ‘S.’in aracından sadece Narin’in DNA’sı bulunmuş’ iddiası da doğru değil. Battaniye sağ ön koltuktaysa, Narin’e ait DNA neden orada çıkmıyor? A.’nın, S.’nin çocuklarının DNA’sı karşılaştırma için alınsaydı, onların da DNA’ları araçta çıkacaktı. Çünkü sürekli oynuyorlardı. Narin’in o araca daha önce de bindiğini herkes teyit etti. Amcadan bahsediyoruz, yedi yabancıdan değil. S.’nin aracının bazı kapılarının kitlenmediğine de dair rapor da var. Sağ ön cam da açılmıyor. Bu N.’yi de yalanlıyor. DNA kalıntılarının yeniden incelenmesi için Van’a gönderildi. Sağ kapı ön iç kısımda DNA bulundu. Birden fazla DNA’nın farklı yerlerde çıkması, Narin’in canlı iken araç içerisinde olduğunu ya da farklı zamanlarda bindiğini gösteriyor. Bunun yanında sürüntü DNA araca ne zaman bulaşıyor? Her ihtimal olabilir. S., aracını o günden sonra yıkamıyor. Hatta N. ile S.’in aracından toprak numunelerinin benzerliği de raporda mevcut. N., istikrarlı bir şekilde battaniyeden bahsediyor ve S.’nin çocuğu öldürdüğünü söylüyor. Sosyal medyadan, televizyondan ezberleyerek tekrar ediyor. S. evdeki 3 çocuğu öldürmüyor, Narin gelince mi öldüresi geliyor? İkinci senaryoda E., görülmemesi gereken biriyle ya da bir hayvanla bir şeyler yapıyor. Senin oğlun öz kızını öldürecek ve 3 aydır konuşmadığın bir adama mı vereceksin? Sonra A.’ya haber vermeyeceksin. Onca tutuklu kadın ve erkek de E. ve S. için kendini feda ediyor. Bu tiyatroya son verecek bir akıl yok mu? Bunlar topluma empoze edilen şeyler. Madem E. öldürmüş, S. neden A.’yı aramıyor? Elinizi vicdanınıza bırakın, adımsayarda eğer 45 değil de 145 adım çıksaydı, herkes S.’yi katil ilan etmez miydi? S. ve çocuklarıyla ilgili adımsayar hakkında bir teknik rapor aldıralım. Bu kadar net bir delil ortadayken, neden ehemmiyetsizleştirme çabasındasınız? Bu davada aynı yerde değil miyiz? Neden el birliğiyle, barosuyla, savcısıyla ehemmiyetsizleştiriyorsunuz? Adımsayarda silme işleminin yapılıp yapılmadığı bilirkişi raporuyla tespit edilsin. Saatlik veri silme mümkün değil. Hata payı var mı yok mu, ona bakalım.”
‘ULUSAL KRİMİNAL’İN RAPORU TAM BİR FİYASKO’
Duruşmada mütalaaya karşı savunmasına devam eden tutuklu amca S. G.’ın avukatı Onur Akdağ, “S. tam kritik dakikalarda yer yer veri indiriyor. S.’nin bu dakikalardaki internet dökümü 16 sayfa. N.’ın ise 3 sayfa. Yani internete girmiyor. Çünkü eli dolu. Çünkü Narin’i dereye götürmekle meşgul. Ulusal Kriminal’in raporu tam bir fiyasko. Narin’i tespit ediyor ama tepeye çıkan iki kat N.’yi tespit edemiyor. S. ne duyuyorsa, jandarmaya onu söylüyor. İlk önce 15.00 sıralarından kaybolduğunu söylüyor. Madem B.’i telkin edip 17.40 dediyse, neden komutana ilk başta 15.00-15.30 arasında olduğunu söylesin? S., kendi aracıyla gece olay yerine gittiği mütalaada yer almaktır. Markası ve modeli yok. İlk defa 22.33’te kamerada gözüküyor. 22.56’da da geldiği istikametten görüntüde kayboluyor. O dakikalarda araç anlamsız manevralar yaparken, ancak ses kaydını dinlediğimizde S.’in yürüdüğünü ve yanında insanlar olduğunu duyuyoruz. Biz bu delili uydurmadık. Dosyadan aldık” dedi.
‘DARALTILMIŞ BAZ DOĞRUYSA, G. NEDEN TUTUKLANMIYOR?’
Savunmasında S.G.’nin tahliyesini veya ev hapsi ile cezalandırılmasını talep eden Akdağ, “Daraltılmış baz raporunda öyle bir tablo çiziliyor ki, Türkiye’nin en geniş kapsama alanı Tavşantepe gibi gösteriliyor. Zira uzman olmaya gerek yok. İnterneti bırak, telefon bazı yerde çekmiyor. Diyelim baz doğru. O zaman G.B. niye tutuklamıyor. B.'lere bu çifte standart nedir. Baz doğruysa, G.B. yalan söylüyor. G. B. doğru söylüyorsa, Baz raporu çöp. Baz doğruysa, G.B.’yi tutuklayın. Baz ile Ulusal Kriminal bize ne söylüyor? ‘Katil S. mi, E. mi’ diyor. Biz ‘Katil N.’ derken, boşuna söylemiyoruz. Bize ‘N. hariç herkes olabilir’ deniyor. S. ile Y.’nin yasak aşk iddiaları, okları S.’e çekti. Baz raporunun kabul edeceksek, A.’nın evinin içinde 15.20’de olduğunu söylüyor. N. su meselesi yüzünden S.’i ararken evde değil miydi? Yani S., kendisine patikadan tepeden seslenmiyor. N. ilahi bir işaretle mi tepeye çıkıyor? S., çocuk eve geldikten sonra eve geliyor. Ben raporun ağzındaki baklayı çıkarayım, Y. ile S. iftirası, baz raporuyla çürütülmüş oldu. Y. Hanım’a müjdeler olsun. Son olarak aynı rapordan N., 16.35’te Ayrılarak Tavşantepe’den ayrılıyor. Müvekkilimizin tahliyesini, en azından ev hapsi verilmesini istirham ediyorum” diye konuştu.
Onur Akdağ’ın savunmasının ardından Mahkeme başkanı, duruşmaya 14.00’e kadar ara verdi.
N.B.: CEZAM NEYSE RAZIYIM
Verilen aranın ardından duruşma, N.B.’ın mütalaaya karşı savunmasıyla devam etti. B., Narin’in cenazesini S. G.’ın kendisine verdiğini ifade ederek, “Narin’i ben öldürmedim. Ben onu taşıdım. Cezam neyse razıyım. Cesedi S. kendi elleriyle bana verdi. Yüzüne de söylüyorum. ‘Falan yerde kaybet. Parça parça yap, kaybet’ dedi. Bu suçu benim üzerime yüklemeye çalışıyorlar. S.’in avukatı bana ‘Papağan’ dedi, ‘Vahşi’ dedi. Terbiyesizlik etti. Ben papağan olsam dağda olurdum. Vahşi de değilim. ‘Ahırın üst kısmından vahşice ahırın içine atmış’ dedi. Arka tarafta yer var. Ben niye yukarıdan atayım? Biri beni görebilir. Ailem güvencede olmadığı için hep yalan söyledim. Ama benim ailem cezaevi görüşüme gelene kadar, İl Jandarma’dan Allah razı olsun, ‘Emniyet altına almışız ne görmüşsen’ söyle dediler. Beni bir gün çağırdılar. Orada hepsini izah ettim. Ben orada tek odada kalıyorum. 3 ay sigara içmedim. Ailem benim yanıma gelene kadar. Ailem geldi, hesabıma para yatırdılar. Odamda ne TV, ne radyo var. Espri olsun diye ‘Patlıcan’ kelimesini avukata dün söyledim, kin olarak bana bunu söyledi. Ben devletten büyük değilim. Büyük olsaydım burada olmazdım. Beni yakalamazlardı. Es geçerlerdi. Sen konuştuğun kelimeleri bilmiyorsun. Benim gibi zavallı bir insan nasıl devletten üstün olabilir?” dedi.
‘SADECE CANSIZ BEDENİ TAŞIDIM’
S.G.’nin kendisini çağırarak Narin’in cansız bedenini verdiğini ifade eden B., “S. G., araba konusunda yalan konuştu. S.’ye ‘Paran varsa kendine al’ dedim. O da gitti aldı. Nasıl olsa anlaştılar. Aldılar. Arabayı verdiği zaman ‘Araba benimdir’ demedi. Para meselesi çıktı, ev meselesi çıktı. Sıva meselesinde ‘Ben görmeden bir şey diyemem. Hakkı 170 bin TL’ dedim. ‘Ama biz arkadaşız, senin için en son 150 bin yaparız.’ ‘Biri 140 bin TL demiş’ dedi. ‘Beni kurtarmıyor’ dedim. Dedim, ‘Veriyorsan ver.’ Sen beni çağırdın, Narin’i bana teslim ettin. İnkar ediyorsun. Ben aldım. Ben götürdüm. Oraya bıraktım. Cezam neyse razıyım. Sadece cansız bedeni taşıdım. Ben inkar edemem. Benim üzerime atıyorlar. Ben kesinlikle kabul etmiyorum. Ben ne gördüysem onu söylerim” diye konuştu.
'KABAHATLERİNİ ÖRTMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL'
N.B.'ın avukatı Ali Eryılmaz, "Diğer vekillerin müvekkilimize katil değil, sanık gözüyle bakmalarını istiyorum. Hiçbirimizin ağzından bu ailenin namusuyla ilgili bir şey konuşmadık. Jandarma tutanak tutmuşsa ondan bahsettik. Bunları ortaya koyduk. Yargılamanın başladığı 30 gün boyunca katili bulmaya çalıştınız. Dosyaya baktığınız zamana cinayetin sebebi yok. Dosyanın içindeki belgelere baktığınız zaman 3-4 ihtimal çıkıyor. Diğer sanıklar müvekkilim kadar konuşup, müvekkilim kadar katkı sağlasalardı toplum bunları konuşmayacaktı. Sanıkların gazetecilere ve topluma söylediği laflar, kendi kabahatlerini örtmekten başka bir şey değil. Tek yaptıkları, suçu müvekkilime yüklemek. Suçtan kurtulmaya çalışıyorlar. Dosya içerisinde o kadar delil var ki. Eğer toplumun susmasını istiyorlarsa yapacakları tek şey doğruyu haykırmaları. O çocuğun canını kim aldıysa itiraf edecek. Bu 4 sanığın çocuğu öldürmesi akla sığmıyor. Bu, bir kişi çıkacak. Erkekse, erkek gibi çıkacak ya da Allah'a havale ediyorum, (mahkeme başkanına dönerek) ya da size havale ediyorum" dedi.
'O PARMAK BANA SALLANMASIN'
Eryılmaz, savunmasında Van'da kaybolan Rojin K.'nin babasını örnek göstererek, "Anne Y.G., beyanında, 'Benim evde hep erkek çocuklarım olduğu için bir yere gezmeye gittiğimiz zaman M.'a teslim ederdim' dedi. Bunun altından bir sürü şey çıkarabilirsiniz. 30 küsur tanık dinlendi. Hepsi yalan söyledi. 'Narin'i, M.'ye bırakırdım' sözünün takdirini size bırakıyorum. Rojin'in babası, kaybolduğu günden bugüne kadar çalmadığı kapı bırakmadı. O manzarayı unutamıyorum. 'Çocuğum belki çıkar, gelir' diye. Bu aile de baştan bunları yapsaydı, tanıkları susturmak yerine, delilleri karartmak yerine bunları yapsaydı, toplum bunları konuşmazdı. Biz de aslında burada Narin için çalışıyoruz. Bunu bir kamu görevi olarak üstlendik. 4 gündür otel, uçak paramızı kendi cebimizden yiyoruz. Narin onların kızı değil, 85 milyonun kızı. Onlar 8 yaşındaki kıza sahip çıkmadılar, hala da çıkamıyorlar” diye konuştu. Bu sırada anne Y.G., ayağa kalkarak söz istedi. Avukata dönerek, "O parmak bana sallanmasın" dedi. Mahkeme başkanı da Eryılmaz'ı "Hukukçu hissiyata göre değil, dosyaya göre konuşur" diyerek üslubu konusunda uyardı.
'NARİN'İN BULUNMASINI İSTEMEDİLER'
Ardından sözlerine devam eden Eryılmaz, "3 bin 600 insan Narin'i aradı. Ama bunlar, Narin'in bulunmasını da istemediler. Bulunmaması için her şeyi yaptılar. Ya da hasbelkader bulunursa diye 'Suyun içinde bir şey çıkmaz' diye düşündüler. Kurdukları hikayenin sonu istedikleri gibi bitmedi. S. G., komutanlar, 'Kızın kaybolduğu saat için 15.15-15.30' diyor. Sonra kaybolma saatini değiştirdiler. Neden böyle bir çabanın içine giriyorlar? N. kim ki? Kendi ifadeleri, 'N. bunların kapısında köpek olamaz.' N.'ın bu aile içerisinde ne değeri var? Bu ani işlenen bir suç. Aile içinde işleniyor bu cinayet. N.'ın bu cinayete ne katkısı olabilir? Bu suça da soktular onu sonunda. Köyde bir sürü insan varken neden N.'ı çağırdı S.? Köyde kimse yok, düğün davetiyesi dağıtmaya gitmişler. 10 dakika önce görüşüyorlar. Dolayısıyla N.'ın bu dosyanın içerisinde iştirakçi olması için. N.'a bu işin vasat tarafını yaptıracak kadar güçlü insanlar" dedi.
'DİĞER SANIKLARIN YAPTIĞI TEK ŞEY, N.'Yİ SUÇLAMAK'
Avukat Eryılmaz, "Narin kaybolduğu ilk günden itibaren bir çabanın içerisine girmişler. Tanık üretmeye çalışmışlar. Saat 15.00-16.00 arasında S. 7 kişi ile muhatap olmuş. Y. G., 9 kişi ile muhatap olmuş. E. 16 kez. N. ise 3 kişiyle muhatap olmuş. Bu kadar insanı nasıl buldunuz? N.'ın farklı bir önemi daha var. Diğer sanıkların yaptığı tek şey, N.'ı suçlamak. N. 3 defa ifade değiştirdi. Ama sabit olan ifade vardı. Öldüren kişi ve sebebini söyledi. Bizim önümüzü açan N.'ın ifadeleri. Dün eski baro başkanımız Nahit Eren, öyle bir savunma yaptı ki. Bunları yapmaya haya ederim. Şu anlamda hepimize de çok güzel bir savunma örneği verdi. Bilirkişi raporundan samimiyet, ciddiyet, beklerim. Her iki raporda da ayrı ayrı sayfalarda paraflar var. Her sayfaya imza atarız. Bakıyorsunuz, her sayfada paraf var. Hiçbiri birbirini tutmuyor. İki raporda 6 tane imza, hiçbir imza birbirini tutmuyor. İncelediğimiz kişiler, bir kişi atmış geçmiş. Belki bu kişilere ait de olmayabilir. Savcılığa bu konuda şikayette bulunduk. Ek rapor geldi. Nasıl yaptın bu raporu? Kırşehir iline ait baz görüntüsünü, Tavşantepe diye vermiş. Sen bilirkişi olarak gelmişsin, 'Tavşantepe'ye geldim' diyorsun. Buraya koyacağın fotoğraflar buraya ait olur en azından. 'Bu ölçümleri yaparken 3 program kullandık' diyorlar. Birini kendi cebime, diğerini de eşimin cebine indirdim. Benim telefonun aldığı sinyal gücü ile eşimin aldığı sinyal gücü birbirinden farklı. Bu bilirkişilerin kullandığı program. Köye gidip, ölçüm yapmışlar. Onları şuraya bir geçin, yaptığınız hesaplamalara dair bir satır bilgi yok. Daha sonra benim müvekkilim N.B.'ı bir cümle ile 'İştirak halinde öldürme' ile söylüyorsunuz. Böyle uyduruk bir rapora mı güveneyim, müvekkilimin beyanına mı güveneyim? Baz raporunu kabul etmiyoruz. Deneme tahtası değil ki, 4 kişinin müebbetle yargılandığı dava. Bu hukuki belge olmaktan uzak bir belgedir" diye konuştu.
'S.G. ÇOK SOĞUKKANLI BİR KATİL'
N.B.'ın tahliyesini talep eden Eryılmaz, "Jandarma kırmızı arabayı tespit edince N.'nin oğluna ait çıkıyor. Gidiyorlar. Sonra N., 'Aradığınız kişi oğlum değil, benim' demiş. Adımsayar, çoğumuzun cep telefonunda yüklü. Elinizde taşırsanız farklı, cebinizde farklı, arabada farklı ölçüyor. Narin'in cansız bedenini taşırken cep telefonu iki elinde olacak değil. Benim açımdan bu banka ödemelerinin tek bir anlamı var. S. G. çok soğukkanlı bir katil. Cinayetin işlendiği saatlerde ödeme yapmış. Narin, o saatlerde tepeye çıkmış, Ulusal Kriminal raporunda da 'Çıktığı düşünülüyor' diyor. Ölümüne sebebiyet veren ne olduysa, ahırda ya da ahıra yakın bir yerde oluyor. Saatine gelince 15.14'te ne gördüyse gördü. 8 yaşında bir çocuğu boğmak, 2 dakika sürer. Narin 15.16'da dünyaya gözlerini yumdu. Müvekkilim N.B.'nin cinayete iştirak halinde ortak olduğuna dair somut delil yok. Tahliyesini talep ediyorum" dedi.
‘YAKLAŞIK 39 TANIK DİNLENDİ, 25'İ AİLE BİREYLERİDİR’
N.B.’ın avukatı Ali Eryılmaz’ın savunmasının ardından, diğer avukatı Adnan Ataş savunma yaptı. Ataş, “Sadece müvekkilimle ilgili ithamlar yok. Dara-2 görüntüleri 19 gün sonra incelenmedi. Aynı zamanda 28-29 Ağustos da incelendi. Bu kameraların 28-29 tarihinde incelenmesine rağmen katil müvekkilim değil, Sayın G. ailesidir. İstismardan bahsedildi. Biz şunu gördük. Yaklaşık 39 tanık dinlendi, 25'i G. ailesinin bireyleridir. Biz kullanılan telefonun N.’nin yengesine ait olmadığını çürüttük. Pedofili iddiasıyla ilgili olarak da hiçbir dayanağı olmayan bir iddia bu. Ben E.’yle ilgili konuşurken, tutanaklara göre söylüyoruz. Delil ve dayanağı olmayan iddiaları kabul etmiyoruz. Narin’in ölümünde olay yeriyle ilgili bir bilgisi yok. Ailesinin güvencede olmadığı için hiçbir zaman tA. edemedi. Gittiğinde Narin ağzından köpük geliyordu. Narin’in kaybolduğu gün, A.G. kendi kızının kaybını ailesinden değil, köydekilerden öğrendi. E., Narin’e bir şey yaptığında, S. babayı aramadı. N.’nin rahat konuşabildiği konuşması, dün ve bugündü. Müvekkilim ve ailesiyle ilgili olarak eğer ifade değişikliği bir şeyi gösteriyorsa, G. ailesinin değiştirdiği ifadeleri de biliyoruz. Müvekkilim ile ilgili ‘Soğukkanlı’ ibaresi var. Onun ailesi burada değil. Bunun 2 sebebi var. Bir güvenlik sebebiyle, ikincisi de ben ve A. Bey var. Ailesi onun yanında olmak istediler ama biz güvenlik gerekçesiyle uygun görmedik” dedi.
‘E.’NİN İFADELERİ ÇELİŞKİLİDİR’
Ataş, E.G.’ın vücudundaki izlerin kargaşa sonucu oluşabildiğini ifade ederek, “Y.’nin bir ibaresi var. ‘Bizim G. ailesinin çocuklarına kimse karışamaz.’ Ailenin kabulü ve beyanı bu yöndedir. Eğer o köyde bir şey olursa onu da G. ailesi yapar, başkası aile bireylerine karışamaz. B. G. ifadesinde 17.40 diyor, bu beyanını da bir telefon görüşmesiyle destekliyor. Ama bu da yalan çıktı. B.'in ifadesi bu dosyada çok somut bir beyandır. E.’in ifadeleri çok çelişkilidir. Bir insanın önemli günleri vardır ve bu önemli günler akıldan çıkmaz. Jandarmadaki ilk ifadesinde eylemlerden bahsetmiş ama hiç uyumaktan bahsetmemiş. Daha sonra ‘Ben uyuyordum’ diye beyanlarda bulunmuş. Kanaatimizce B. nasıl yönlendirildiyse, M.S.A. da yönlendirilmiştir. Bize olay yerini ailenin kendisi gösteriyor. F. B., 20.18'de bahsediyor, ‘Ben S. ve M.S.A.’yı yan yana gördüm’ diyor. S., kırmızı araba ve iki çingeneden bahsediyor. Telefonda konuşurken de ‘Öyle değil mi’ derken, M.S.A. yanındaydı. Yani bize göre S., sadece aile bireyleri değil, S.A. ve R.A.’ya da müdahale etmiş. A. G., jandarmaya ailesinin onları yönlendirdiğini söylüyor. Tüm bu yönlendirmeler N. için mi yapıldı? Bu mümkün değildir. E.’in vücudundaki izlerse sadece yüzü ve kolu değil aynı zamanda sırtında da 8-9 izden bahsediliyor. Bu bir kargaşa neticesinde olabilecek bir şey. E.’in yüzündeki morlukları, Narin’den alınan 91 sürüntü örneğine bağlayabiliriz. Kan örnekleri pozitif. Evde kan var, balkonda var. Her ne olduysa o yokuşun yukarısında oldu. Zaten 'Ulusal Kriminal'in raporu da bunu doğruluyor” diye konuştu.
‘KANCA, DAHA SONRA ÇANTAYA GİRDİ’
Narin G.’ın cenazesinin konulduğu torbanın içerisinde bulunan kancanın sonradan konulduğunu belirten Ataş, “Soruşturma dosyasında çocukların dahi ifadesi alındı. Biz hiçbir çocuğun arabayla oyun oynadığını görmedik, çocuklar okulun önünde oynuyordu. S.G.’ın arabasında bulunan DNA örnekleri önemli bir delildir. Müvekkilim birçok şeyi samimi olarak itiraf etti ama kanca yoktu. Katil olay yerine gitti. O kanca daha sonra o çantaya girdi. Katilin cenaze yerine gidip onu yok etmek için oraya gittiğini düşünüyoruz. Aile bireyleri, mısır tarlasına gitmek isteyen insanları kanala yönlendirdi. Birçok tutanakta ‘A.G.’nin ahırında cenazeyi bulabilirsiniz’ diye yazılmış. Bu kadar şey tesadüf olamaz. Her ne olduysa A.G.’nin evi ve ahırı civarında oldu. DNA örnekleri, Narin’e, anneye ve E.’e ait olabilir. Uzun saç örneklerinin yanında kısa saç örneği de var. Narin katilini avucunda sakladı ve bize söylemek istedi. Narin’in üzerinde bulunan saç ve kıl örnekleri farklıydı. Hepsi ona ait olamaz. Çünkü uzun ve kısa olanlar var. H. G. gittikten sonra balkonu yıkadığını söylüyor ama belki sadece balkon değil halıları da yıkadı. O cümlenin de farkında olmadan bizi gerçeğe götürecek bir bilgi diye düşünüyorum. Tüm bu anlattıklarım bize şunu söylüyor. Her ne yaşandıysa, o tepeden çıktıktan sonra oldu. A.G. burada, ‘Bir anne kızını öldürür mü’ dedi. Evet, üzülerek ne yazık ki kızını öldüren anne de kardeşini öldüren ağabey de var. Bir sanık orada, 3 tanesi burada. Nasıl bir iştirakten bahsedebiliriz? S. ve N. birlikte hareket etse, Yüksel dışarıda kalıyor. S. ve E. birlikte hareket etse, N. dışarıda kalıyor. Hepimiz aile toplantısında ‘E.’ lafını duymamıza rağmen, çoban A.A. da diğerleri de kabul etmedi. Bu ailenin anladığım kadarıyla ‘Bir sınırı yok’ diyeceğim ama kendi köyleri üzerinde maalesef öyledir. (Mahkeme başkanına) Aile dün sizin verdiğiniz kararı da dinlemedi. ‘Dışarı çık’ dediniz ama çıkmadı” dedi.
‘ÖLÜM GERÇEKLEŞTİKTEN SONRA EYLEM BİRLİĞİ DİYE BİR ŞEY OLMAZ’
N.B.’nin beraatini talep eden Ataş, şöyle konuştu:
“Cinayet ahırda işlendiyse, vekilim ahıra girmedi. Evde işlendiyse, müvekkilim 15.20'de evin içine girdi. Her şekilde dışarıda kalmasına rağmen, müvekkilim 'İştirak'ten burada. Ölüm gerçekleştikten sonra eylem birliği diye bir şey olmaz. Müvekkilim 19 gün boyunca cenazenin yerini söylememesi eylem birliğine girmiyor. Müvekkilim Narin’in cenazesini derenin kenarına bıraktı, ‘Belki bulunur’ diye ama 19 gün boyunca bulunmadı. Kameralara hep 18.00'den sonrasına bakıldı. Bunun sebebi G. ailesidir. Müvekkilim N.’nin olay yerine giden son kişi olduğu dikkate alındığında, 'Cinayete iştirak' suçu oluşmamıştır. Korku ve tehdit sebebiyle bu eylemi gerçekleştirdiği de açıktır. Daraltılmış baz raporuna göre de müvekkilim olay yerine giden en son kişidir. Köydeki korku ve baskılar yüzünden bu kadar yalan beyan verdi. Müvekkilim açısından cinayete iştirak ve müdahale kabul etmiyoruz. Suç delillerini gizleme yönünde kendi ifadesi var. Müvekkilimin beraatını talep ediyorum.”
Ardından 45 dakikalık yemek molası verildi.
‘GEREKİRSE KAFAMI KOPARIN, BENİ BACIMLA SUÇLAMAYIN’
N.B.’nin avukatları Ali Eryılmaz ve Adnan Ataş’ın savunmalarının ardından, Narin’in ağabeyi E.G. savunma yaptı. Olay gününü anlatan E.G., “Suçum yokken bana ceza veremezsiniz. Evdeyim diye, bir şey biliyorum diye bir şey yok. HTS’ye göre kimileri yalan kimileri doğru. İlk ifademde ‘16.30’da evdeyim’ dedim. İkincide de öyle dedim. ‘Ne hatırlarsan gel, söyle’ dediler. Gözümdeki morluğa geleyim. Olay günü benim gözüm mor değildi. Eğer ki benim gözüm morsa, ben niye hastane görüntüsünü söyleyeyim? Mor olsa niye kendimi ortaya atayım? Kolumdaki ısırığı ben ısırdım. Birçok ifademde ben yaptığımı söyledim. Bugün ağırlaştırılmış müebbetle, bacımla suçlanıyorum. Gerekirse kafamı koparın, beni bacımla suçlamayın. Kanalda olmadığı zaman biz çingeneleri düşündük. Beni kimin suçladığı önemli değil. Hayvan pazarının içine girdik. Arıyoruz. ‘Çingene kaçırmıştır’ diye düşünüyoruz. Oralarda da bulamadık. Tekrar köye geldik. ‘Kardeşin geri gelecek ama kendi kafana sık’ deseler, sıkarım” dedi.
‘N. KÖPEĞİMİZ BİLE OLAMAZ, AMA KATİL OLDU’
Suçlamaları kabul etmeyen E.G., “N.B., bizim köpeğimiz bile olamaz, doğrudur Ali Bey. Ama katil oldu. Hiçbir delil yok diyorsunuz. Sizin elinizde bir kanıt var mı benle ilgili? Böyle Adli Tıp mı olur? ‘Bir şey tespit edilemedi’ diyor. Kolumdaki ısırık bile tamdır. Tespit edememişler. Bu da benim suçum değil. Kolumu ben söyledim. ‘Komutanım, kolumu da ısırdım’ dedim. İl jandarmaya götürdüler. ‘Pantolonunda kan var’ diyorlar. Kepçe operatörüyüm. Gres yağı var pantolonumda. O da şu an burada. ‘Ne hatırlarsanız söyleyin’ diyorlar. Gidince de almıyorlar. 9’uncu gün bıraktılar. Ben hep doğruyu konuştum. Herkes ‘Bakkal kapalıdır’ diyor. Sizin somut delil dediğinizi ya ben yanlış biliyorum ya da siz. Eren kardeşim diyor ki ‘Kimse eve gelmedi.’ O çocuk, keleşin orada olduğunu söylüyor. Çocuğa çikolata versen gerçeği söylemez mi? Biz onu nasıl yönlendirelim? Baro Başkanı dedi ki, ‘İnsan kendini ısırınca, kendini itiyor.’ Siz insanın acısını içine koymadığınız doğrudur. Benim kardeşim kayboldu, ben deli oldum. Ne yemek yedim ne su içtim. Asker geldi. ‘Siz aramaya girmeyin’ dedi. ‘Köpek sizin kokunuzu aldığı zaman, bulamıyor’ dedi. Kanala da baktık, orada da yoktu. Herkes çingeneleri konuşuyordu. Dediler ‘Tamam, biz kameralara bakarız.’ Oradan da bir şey çıkmadı. JASAT işkenceden başka bir şey yapmadı. Babanızın karşınıza geliyor, ‘Sen yapmışsın’ diyor. Allah hakkımızı bırakmasın. Allah onların çocuğundan çıkarsın” diye konuştu.
‘N.B. TAHLİYE OLMAYACAK’
Kolunu üzüntü nedeniyle ısırdığını ifade eden E.G., “Bugün N.B.’ın avukatını dinlediğimiz zaman anneme elini uzatıyor. ‘N.B. serbest bırakılsın, tahliye olsun’ diyor. N.B. tahliye olmayacak. 3 tane büyük taşı kardeşimin üzerine bırakan, hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eden bu adamdır. Gelip bize ‘İnşallah bulursunuz’ diyen bu adamdır. N.’ın oğlu her gece bizimleydi. Zorla bize yemek veriyordu. N.B.’yi bir kere camide gördüm. Bu adam bana böyle diyor, sizlere ne demez? Ben 16.30 demişim, Türkiye bunu konuşuyor. N.B., istediğini söylüyor. İnsanlar ‘G. ailesi, G. ailesi, G. ailesi’ diyor. Eğer ben müebbet yiyeceksem, ben kralının da yüzüne konuşurum. Şu an dışarı çıksam insanların yüzünü görmek istemem ben. Bugün basın benim üzerime milyonlarca yalan çıkardı. Haksızlık, dedikleri zaman onlara çok hoş geliyor. Keşke kolumu ısırmayaydım da ölseydim. Ne hakkınız var benim namusumu şerefimi konuşmaya? Benim namusum, şerefim hakkında konuşanlara bu dünyayı hakla hukukla zehir edeceğiz. N.B.’ın ailesi araştırılsaydı” dedi.
E.G. İLE N.B. ARASINDA GERGİNLİK
E.G., N.’ye dönerek “FA diyeyim sen anlarsın. Kızından anlarsın” dedi. N.B. de ‘Şerefsizlik yapma” dedi. Birbirlerinin üzerine yürümeye kalkışınca, jandarma ekipleri engel oldu. E.G., daha sonra konuşmaya şöyle devam etti:
“Ailesi nasıl bir aile olduğunu biliyor. Köyde ne olup bildiğini yaşlılar bilmez. Biz biliriz. O köye baktığınız zaman güzel bir yer zannetmeyin. Ben burada her şeyi konuşuyorum. İl Jandarmada bana karı diyordunuz ya, insan doğruyu konuştuğu zaman suç mudur? ‘E. biliyor, konuşmuş’ diyorlar. E. bir şey bilseydi de hepsini öldürseydi, öyle olsaydı, hepsinin kafasına sıkardım. Namusum, şerefim magazinlerde konuşulmaya başladı. Lanet olası tarla sizin olsun. Gidin sizin olsun. ‘400 dönüm satsanız zaten diğer mahkemeye kadar seni atar’ diyorsun Ali Bey. İnsanlar sırf beğeni, takip için namusumu, şerefimi konuşuyor. Ben Narin’in cenaze namazını cezaevinde kıldım. Benim bu konuda suçum yoktur. Suçsuzum. Hiçbir suçu kabul etmiyorum. Herkes görüyor ama anlamak istemiyorlar. Keşke ben görseydim, hepsini öldürseydim. Hakkım hiç kimseye helal değil. Her şey ortaya çıktığı zaman insanların nasıl yalancı olduğunu göreceksiniz. Biz kameraları istiyorduk, ‘Kapalıdır’ diyorlardı. Buraya geldik, siz dediniz sayın hakimim, ‘Kamera var’ dediler. Benim kardeşim kesinlikle eve gelmedi. Çünkü ben evdeydim. Elinizde somut delil olmadığı sürece beni yargılayamazsınız.”
DHA
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol