Geleneksel Türk Okçuluğunu Dünyaya Anlatıyor

Geleneksel Türk Okçuluğunu Dünyaya Anlatıyor

İstanbul Talimhane Geleneksel Okçuluk Merkezi Başkanı Mehel:- "Dünyanın her tarafında yapılan müsabakalarda, etkinliklerde geleneksel kıyafetlerimizle Türk'ü, Osmanlıyı ve İslamı temsilen okçuluğumuzu anlatıyoruz"- "Ok, Türkleri tarih sahnesinde var eden

EDİRNE (AA) - CİHAN DEMİRCİ - İstanbul Talimhane Geleneksel Okçuluk Merkezi Başkanı ve araştırmacı Mustafa Adnan Mehel, "Dünyanın her tarafında yapılan müsabakalarda, etkinliklerde geleneksel kıyafetlerimizle Türk'ü, Osmanlıyı ve İslamı temsilen okçuluğumuzu anlatıyoruz." dedi.

Mehel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geleneksel Türk okçuluğunu yurt içinde ve dışında düzenlenen çeşitli etkinliklerde anlattıklarını söyledi.

Ok ve okçuluğun köklü bir tarihe sahip olduğunu belirten Mehel, "Ok aslında Türk demektir. Dünyaca ünlü araştırmacılara göre, Oğuzlar kelimesi oklar kelimesinden gelmektedir. Ok, Türkleri tarih sahnesinde var eden ve Türklere tarih yazdıran en önemli silahımızdır. Bizim atalarımız tarih sahnesinde okları ve okçuluklarıyla var olmuşlar. Türklerin at biniciliği de ön plandadır ancak özellikle atlı okçular asıl vasıflarımızdandır." diye konuştu.

Türklerin at, ok ve yaylarının özel olduğunu dile getiren Mehel, şunları kaydetti:

"Atalarımız çok hızlı ok ve at kullanırlardı. Çok özel yaylarla atış yapabildikleri için savaşların kaderlerini birkaç saat içerisinde değiştirmişlerdir. Öte yandan okun diğer bir anlamı da davettir. Güç toplarken ok gönderilir. Komutan ok gönderir ve okla davet eder. Ok okumak anlamını da taşır. Anadolu'da birçok yerde 'hala sizi okuyoruz' derler.

Tarih sahnesinde ordu toplanırken okla davet olurdu. Okun üzerine ise çentik atılırdı. Çentikler güvenlik anlamı taşırdı. Üç çentik en acil yani 'ok kullanabilecek kimi buluyorsanız yardıma gelin' anlamı içerir. Türkler ve Türklere akraba olan halklar Asya yayını kullanmışlardır. Bu yayların özelliği manda boynuzu veya yaban keçisinin boynuzu ile yapılır ve bilinen en kuvvetli yapıştırıcı ile yapıştırılır. Dünya tarihini değiştiren ve tarihe bizim ismimizi büyük harflerle nakşeden kompozit yay dediğimiz Türk yayının milattan önce tarihi hesap edersek 5 bin yıldır kullanıldığını arkeolojik olarak görüyoruz. Kazılarda 16 kompozit yay kalıntısı bulunmuştur."


- "Osmanlı okçuluk sporunu sevdirdi"

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde okçuluğun sportif aktivite olarak kullanıldığını ifade eden Mehel, o dönemde İstanbul, Trabzon, Kütahya, Gelibolu, Edirne, Amasya ve Bursa'da ok atma meydanlarının olduğunu dile getirdi.

Osmanlı'nın okçuluk sporunu sevdirdiğini, savaşlar dışında yarışmalar düzenleyerek okçulara ödüller verildiğini aktaran Mehel, şöyle devam etti:

''Osmanlı'da barış zamanında yarışmalar düzenlenerek okçulara ödüller verilirdi. Bu da okçuları aktif halde tutardı. Dini ritüelleri içerisinde barındırması nedeniyle çok uzun yıllardır kesintiye uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Tabi ki Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Padişahı Abdülaziz'in okçusu Seyfullah Efendi son okçumuzdur. Ondan sonra bir okçu gelmemiştir."

Okçuluğu devam ettirmek ve gençlere sevdirmek için etkinlikler düzenlediklerini vurgulayan Mehel, "Bu, kültürel bir savaştır. Atalarımız silahlarını bile o kadar güzel ve estetik yaparlarmış. Silahların üzerinde tezhip, ebru ve hat varmış. Atalarımız sanatlarımızı silahlarının üzerine uygulamışlardır. Bunu devam ettirmeyi biz kültür savaşı olarak görüyoruz. Dünyanın her tarafından yapılan müsabakalarda, etkinliklerde geleneksel kıyafetlerimizle Türk'ü, Osmanlıyı ve İslamı temsilen geleneksel okçuluğumuzu anlatıyoruz." ifadesini kullandı.