Meclisin Bütçe Maratonu Sona Eriyor

Meclisin Bütçe Maratonu Sona Eriyor

CHP Tekirdağ Milletvekili Öztrak: -"Bu çatı altındaki iki parti büyük bir vesayet altındadır. Hem hükümet hem de iktidar grubu saray vesayeti altında. HDP ise İmralı ve Kandil’in vesayeti altında Türkiye partisi olmaktan uzaklaşıp, her geçen gün biraz dah

TBMM (AA) - CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, TBMM'de iki partinin büyük bir vesayet altında olduğunu savunarak, "Hem hükümet hem de iktidar grubu saray vesayeti altında. HDP ise İmralı ve Kandil’in vesayeti altında, Türkiye partisi olmaktan uzaklaşıp, her geçen gün biraz daha çukur siyasetine hapsoluyor" dedi.

Öztrak, TBMM Genel Kurulu'nda 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinin son gününde partisinin görüşlerini dile getirdi.

Bugünün emperyalistlerini ve onların değirmenine su taşıyanları, bu kürsüden uyardığını belirten Öztrak, "Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara ve İstanbul’da kalleşçe bomba patlatan; Sur, Cizre’de hendek kazıp, okullarımızı, camilerimizi yakan teröristler ve onlara bu eylemler için vekalet verenler şunu açıkça bilmelidir: Elde edeceğiniz tek sonuç, milletimizin teröre karşı büyüyen öfkesi, artan nefreti ve çelikleşen mücadele azmi olacaktır. Milletimizin terörle mücadelesi mutlaka başarıya ulaşacaktır" ifadesini kullandı.

-"Kökü dışarıda aşklar arama"

Bu milletin, Türkiye Cumhuriyeti’nden başka hamisi olmadığını vurgulayan Öztrak, hiç kimsenin, kendine kökü dışarıda aşklar arama gafletine düşmemesi gerektiğini söyledi. Ülkenin herkese yeteceğini belirten Öztrak, bu topraklardan öte gidecek başka bir yurt olmadığını bildirdi.

Öztrak, bugün yaşanılanların, Atatürk milliyetçiliğinden etnik milliyetçiliğe; laiklikten mezhepçiliğe savruluşun Türkiye'nin başına ne belalar açacağını gösterdiğini belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 90 yıl önce zaferlerle taçlanan başarılarının, ortak tarihleri olduğunu vurgulayan Öztrak, bu gerçeği unutup, geçmişi karalayarak kendi dönemlerini parlatma kibrine kapılanların, o tarihin ihtişamı altında her zaman ezildiklerine işaret etti. Öztrak, bu tarihi gerçeği; sıfatı, makamı ve konumu ne olursa olsun artık herkesin içine sindirmesi gerektiğini dile getirdi.

Öztrak, Türkiye’de bugün demokrasinin kusurlu olduğunu, siyasetin işlevini yerine getiremediğini, iktidarın ülkeyi yönetemediğini ileri sürdü. Öztrak, küresel, bölgesel ve yerel konjonktürün hızla bozulduğu bir ortamda her zamankinden daha fazla, eksiksiz bir demokrasiye, iyi işleyen bir siyasete ve ülkeyi hakkıyla yönetecek bir iktidara ihtiyaç olduğunu söyledi.

-"Fay hatlarında biriken gerilimi azaltmak"

Bu kritik dönemde, toplum yaşamında, kurumsal yapıda, komşularla ilişkilerde, ekonomide ciddi kırılganlıklar biriktiğini savunan Öztrak, tedbir alınmaması halinde tarihin en korkunç, en sıkıntılı depremlerinden birini yaşayabileceklerini bildirdi.

Fay hatlarında biriken gerilimi azaltmanın, bugün siyasetin en öncelikli görevi olduğunu belirten Öztrak, "Uzunca bir süredir toplumsal yaşamımızda uyum bozuluyor, kutuplaşma artıyor. Her toplumsal olayda derin bir ayrışma yaşıyoruz. Bunun için açıktan veya gizliden en pespaye yalanlara başvurulabiliyor. Hayatımız, trollerin zehirli diliyle kirletiliyor. Bu toplumun en kutsal değerleri kişisel amaçlar için istismar ediliyor. Toplumsal yaşamda güven ve huzur giderek yok oluyor. Dışarıdan gelecek saldırılara açık, yumuşak karınlar oluşuyor" ifadesini kullandı.

-"Kutuplaşma arttıkça özgürlük alanları da daralıyor"

Öztrak, Türkiye'nin özellikle 2009’dan sonra hakareti, hor görmeyi, öfkeyi sermaye yapan bir siyasi anlayışla yönetildiğini, toplumun çok masum, çok haklı taleplerinin bile gerginlik, ayrıştırma ve dışlanma konusu olduğunu iddia etti.

Anayasada güvence altına alınan özgürlükleri bile kullanamaz hale geldiklerini öne süren Öztrak, ülkede kutuplaşma arttıkça özgürlük alanlarının da daraldığını belirtti.

Öztrak, bir diğer fay hattının kurumsal yapıda oluştuğunu savunarak, şöyle devam etti:

"(Balık baştan kokar) özdeyişi, bugün ülkemizde kurumsal yapıda ve yönetim sistemindeki bozulmanın halini çok iyi anlatıyor. Cumhurbaşkanı, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle yükümlü. Halkın anayasada yazılı görevleri yerine getirmek için seçtiği Cumhurbaşkanı, 'Ben gücü ele geçirdim. Bu anayasayı tanımam. Kuralları ben koyarım' diyor. Kuzu kurda emanet edilmiştir. Anayasanın uygulanmasını gözetmekle yetkili makam anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmektedir. Bu, kaosun sonunda tek bir kişinin zevkine ve bedenine uygun bir despotik rejim elbisesi dikilmeye çalışılmaktadır. Meclisimizin kendi hak ve yetkilerine sahip çıkma ve bu girişimi önleme yükümlülüğü vardır. Kazananın her şeyi aldığı bir başkanlık sistemiyle, 78 milyonu bölüp parçalamanın hiçbir anlamı yoktur. Güçlü bir parlamenter sistem ülkeleri, milletleri zenginleştirir. Onun için üzerinizdeki vesayet zincirlerini kırın. Zenginlik ve refahı sağlayan güçlendirilmiş parlamenter sistemi kurmanın mücadelesini hep beraber verelim. Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner. Bugün yok edilmek, ülkeden sökülüp atılmak istenen hukuk ve anayasa bir gün herkese lazım olur. Bu nedenle hukuku, yargıyı, despotların saldırılarına karşı korumak ve kollamak hepimize düşen bir görevdir."

-"Söyleceyek bir çift lafınız yok mu?"

CHP'li Öztrak, "analar ağlamasın" diyerek Oslo’da, başka ülkelerin nezaretinde, gizli kapaklı başlatılan sürecin, ülkede ağlamadık ana bırakmadığını, 14 yıldır dağda olan teröristlerin artık şehir merkezlerinde olduğunu iddia ederek, "Türkiye Cumhuriyeti 93 yıllık tarihinde böyle gaflet, dalalet ve hıyanet görmemiştir. Gaflet, AKP hükümetlerinin alamet-i farikası olmuştur" dedi.

Kurumsal yapıda biriken gerginlikler ve devlette çift başlılığın, bugün bir sistem krizi yarattığını belirten Öztrak, vatandaşların kime bakacağını şaşırdığını, iş adamının sorununu kime anlatacağını, kimin sözünü dinleyeceğini bilemediğini savundu.

Öztrak, Beştepe’nin atanmış danışmanlarının, hükümete sürekli ayar verdiğini ileri sürerek, "Hükümetinize istikamet çizen sarayın bürokratik oligarşisine söyleyecek bir çift lafınız yok mu?" diye sordu.

-"El uzatın tutalım"

Yakın ve uzak komşularla bozulan ilişkilerin, üçüncü kırılganlık alanı olduğunu ifade eden Öztrak, dünyanın her tarafından gelen cihatçıların Türkiye’ye dolduğunu, Suriye sınırının delik deşik olduğunu öne sürdü.

Öztrak, "Türkiye örtük, kirli bir vekalet savaşının hem aktörü hem de mağduru oldu. Dönemin Başbakanı, 'Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağım' dedi. Şam’da namaz kılınamadı ama Türkiye’nin 81 ilindeki camilerin avlusu Suriyeli mültecilerle doldu. 'Ortadoğu’da benden habersiz kuş uçamaz' diyen Türkiye’den, Suriye’de uçak uçuramaz Türkiye’ye geldik" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Avrupa’da müzakerelerde bulunduğunu anımsatan Öztrak, "Ancak Cumhurbaşkanı Türkiye’de Başbakandan AB’den 3 milyar avro almaya giden saray tahsildarıymış gibi bahsediyor. Bu, beni bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gerçekten çok rahatsız etti. Hükümete önerim artık battığı stratejik derinlik çukurundan çıkmasıdır. El uzatın tutalım, size yardım edelim" ifadesini kullandı.

-"Teyyo pehlivana rahmet okuttunuz"

AK Parti'nin, "ustalaştım" dedikçe büyümenin düştüğünü iddia eden Öztrak, "Atıcılıkta meşhur Teyyo pehlivana bile rahmet okuttunuz" dedi.

Öztrak, 2002’de 53 olan AVM sayısının, bugün 361’e çıktığını, Türkiye'nin AVM ekonomisine dönüştüğünü ileri sürdü. Öztrak, dünyanın 4. sanayi devrimine adım atarken Türkiye'nin AVM ve inşaat ekonomisine takılıp kaldığını belirtti.

Ekonomide çok büyük sorunlar yaratacak bir diğer fay hattının da bozulan servet ve gelir dağılımı olduğuna işaret eden Öztrak, "AKP döneminde yazı gelince faiz lobisi kazanmış, tura gelince millet kaybetmiştir. Toprak rantları zirve yapmış, kamu malları haraç mezat satılmıştır" ifadesini kullandı.

Öztrak, hukuku, adaleti bu ülkede yeniden egemen kılacak önlemlere bakılması gerektiğine değinerek, şunları kaydetti:

"Bunun için üzerinde tüm partilerin anlaştığı 60 anayasa maddesine yargı bağımsızlığını güçlendirecek hükümleri de ekleyelim. Bunları hızla TBMM’den geçirelim. Türkiye’ye alaturka bir başkanlık sistemi dayatılmak istenmektedir. Bu çaba artık her türlü mantık sınırını zorlamaktadır. Ülkemiz adeta bilinçli bir senaryo ile adım adım büyük bir krize sürüklenmektedir. Üzülerek görüyorum ki bu çatı altındaki iki parti büyük bir vesayet altındadır. Hem hükümet hem de iktidar gurubu saray vesayeti altında, milletin kendilerine verdiği yetkiyi sahiplenemiyor, kullanamıyor. Saray bürokratları, milletin seçtiklerine ayar veriyor. HDP ise İmralı ve Kandil’in vesayeti altında Türkiye partisi olmaktan uzaklaşıp, her geçen gün biraz daha çukur siyasetine hapsoluyor. Bu toplumda derin bir umutsuzluk ve kaygı yaratıyor. Siyaset kurumu ve Meclis, toplumun kaygılarına yanıt veremiyor. TBMM olarak bu memleketteki her bir yurttaşa huzur ve güven verme borcumuz var. Milletin vekilleri her türlü vesayetten kurtulup milletin hakkına, hukukuna, geleceğine sahip çıkmalıdır. Bu hepimize düşen tarihi bir görev ve sorumluluktur."

-Meclis'te gerginlik

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, sataşma gerekçesiyle söz alarak, partisinin meşruiyetini halkın iradesinden aldığını belirtti.

Baluken, CHP'nin, 7 Haziran'dan sonraki süreci bir darbe olarak nitelemesine rağmen buna karşı etkili tek bir demokratik etkinlik ortaya koymadığını, AK Parti'nin yürüttüğü bütün savaş politikalarına eklemlenen bir siyasi pozisyonun dışına çıkmadığını savundu.

AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı Baluken'e yanıt verirken, milletin, hiçbir kişiye, diktatörlük, otorite için güç vermeyeceğini belirtti. Bostancı, "14 yıldır iktidar olan bir siyasi heyete, 'bir kişinin gölgesi altındasınız' demek haksızlıktır. Bir kişi dediğiniz, külliyede oturan kişinin de gücünü aldığı yer millettir, tıpkı AK Parti gibi. Cumhurbaşkanı'nın ve AK Parti'nin, her ikisinin de baktığı yer millettir, temsil ettiği milletin iradesidir" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP'nin kurumsal kimliğinin, terörü bir insanlık suçu olarak tanımladığına dikkati çekerek, CHP'nin kurumsal kimliğini eleştirmeye kimsenin hakkı ve haddi olmadığını ifade etti.

Özel, AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan'ın gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararına yönelik önce memnuniyetini dile getirdiğini, saraydan eleştiri geldikten sonra 180 derece dönüşle eleştirdiğini savundu.

Baluken, Turan'ın bütçe konuşmasını eleştirerek, Turan'ın, "HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın ve etrafının tam 122 tane sokağa çıkma daveti olduğunu" söylediğine işaret etti.

Baluken, "Gelip bu kürsüden Genel Başkanımız ya da herhangi milletvekilimizin, bu şekilde mesaj attığını kanıtlarsa HDP Grup Başkanvekili olarak istifa edeceğim. Kanıtlamazsa, HDP olarak istifaya davet ediyor hem de bu şekilde düzeysiz iftiralarından dolayı kendisini siyasi ahlaksızlık ve müfterilikle tanımlıyoruz. Hodri meydan, buraya gelsin" diye konuştu.

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, dertlerinin polemik yapmak olmadığını, 13 günden beri her şeyin söylendiğini, her türlü iftiranın atıldığını belirtti. Turan, "Ne olmuş biz size belgeli bir şey söyledik diye. Sizin davetinizin olmadığını kim söyleyebilir. Samiyseniz, PKK, HDP'nin, saydığım diğer isimlerin de yaptığı tüm çağrıları kınarsınız, 'sokakta işimiz yok burada işimiz var' dersiniz. Bu dosyayı size vereceğim" diye konuştu.

Özel'in sözlerine karşılık ise Turan, çocukken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı tanıdığını, yolundan yürüdüğünü, çekineceği bir şey olmadığını söyledi. Turan, kim olursa, suçu ne olursa olsun tutuksuz yargılamanın esas olduğunu yine tekrar ettiğini ancak casusluğun da dünyanın her yerinde suç sayıldığını anımsattı.

Turan, konuşmasının ardından yerine geçti, Baluken ise Turan'ın yanına gelerek, tartıştı.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, birleşime ara verdi.

Bu arada AK Parti ve HDP milletvekilleri de tartışmaya katıldı.Tartışmanın büyümesini, araya giren diğer milletvekilleri önledi.