Ümit Özdağ: ''Saray Lale Devri'ni halk Balkan Savaşı'nı yaşıyor''

Ümit Özdağ: ''Saray Lale Devri'ni halk Balkan Savaşı'nı yaşıyor''
Güncelleme:

Ayyıldız Hareketi lideri İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında "Saray Lale Devrini, halk ise Balkan Savaşı'nı yaşıyor" dedi.

İstanbul Bağımsız Milletvekili ve Ayyıldız Hareketi lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin dört bir yanında farklı bir krizin yaşandığını belirterek, "Türkiye’nin dört ağır krizin pençesinde kıvrandığını görüyoruz. Devlet krizi, Milli birlik krizi, ekonomik kriz ve Suriyeliler krizi" dedi.

Özdağ ayrıca Türkiye'nin tüm kötü yönetime rağmen zengin bir ülke olduğunu söyleyerek, "Bugün ülkeyi kırıp geçiren işsizlik, fakirlik ve açlığın nedeni sadece korona salgının ağırlaştırdığı ekonomik kriz değildir. Ekonomik krizi daha da ağırlaştıran Saraylıların bitmek tükenmek bilmeyen tüketim çılgınlığıdır.

Bir yanda adeta Lale devrinde bir yaşayanlar var. Tek eksikleri üzerine mum dikilen kaplumbağların yarıştırılması. Diğer yanda ise açlık, yoksulluk ve çaresizlik içinde intihar edenler." dedi.

İşte İstanbul Bağımsız Milletvekili ve Ayyıldız Hareketi lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın basın toplantısından öne çıkanlar:

Ayyıldız Hareketi olarak ibret alınması gereken, devlet hafızamıza utanç kaynağı olarak geçecek hadiseleri ardarda yaşandığı bir dönemden geçtiğimizi görüyoruz.

Ayyıldız Hareketi olarakTürkiye’nin dört ağır krizin pençesinde kıvrandığını görüyoruz. Devlet krizi, Milli birlik krizi, ekonomik kriz ve Suriyeliler krizi.

Devlet krizi çerçevesinde başka bir ülkede sadece bir tanesi siyasi çalkantılara, istifalara neden olacak olaylar sanki başka bir ülkede yaşanıyormuş gibi davranılıyor.Sakarya Savaşı’nın 100 Yılını kutlayacağımız, Büyük Taarruz’un 99. Yılı törenlerini yapacağımız bu yıl, Afyon Kent Konseyi Atatürk’ün Kocatepe’de Büyük Taarruz öncesinde çekilmiş çekilmiş fotoğrafını Afyon kenti ambleminden çıkarma cesaretini göstermiştir.

Afyon Kent Konseyi başkanı Şemsettin Yasan’a soruyorum. “Deden işgalci Yunan ordusunun at uşağı mıydı? Sen ne kanı taşıyorsun? Muzaffer Türk ordusunun başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizin kanına, Türk Milletinin büyük zaferine, Afyon tarihinin en büyük hadisesine böyle büyük bir saygısızlık yapmaya nasıl cesaret edersin? Gelen tepkiler

üzerine Afyon belediye başkanı kararın geri alındığı açıklamasını yaptı ancak yaşanan olay yaşadığımız devlet krizinin boyutunu göstermektedir

Öte yandan anayasal kurumlar adeta çökmüş durumdadır. Devletin kurumsal işleyişi askıya alınmıştır. İstanbul Sözleşmesini buna yetkisi olmayan Cumhurbaşkanı TBMM’nin yetkisini gasp ederek iptal ediyor, Danıştay ise bu yetki gaspının hukuka uygun olduğunu açıklıyor.

Saray Rejimine sormak lazım. Bu İstanbul Sözleşmesi bu kadar zararlı ise bunu neden kabul ettiniz? Neden adına gururla İstanbul Sözleşmesi adını verdiniz? Bu sözleşme bu kadar zararlıydı da neden senelerce uygulanmasına izin verdiniz? Okuduğunuzu anlamadınız mı? Tabii, buna da şaşırmamak lazım. Bir terör ve casusluk örgütünün terör ve casusluk örgütü olduğunu anlamak için 13 seneye ihtiyacı olan bir iktidarın neyi imzaladığını anlaması içinde senelere ihtiyacı olması hiç şaşırtıcı değil.

 

Devlet yaşamının ne kadar dejenere edildiğinin göstergelerinden birisi de Türkiye Cumhuriyeti devletini iç ve dış politikada bağlayıcı görüşmeler yapan, sözler veren ve sözler alan Recep Tayyip Erdoğan bu görüşmelerini devletin resmi kayıtlarına geçirmemektedir. Bu kabul edilebilir olmadığı gibi devlete, tarihe ve geleceğe karşı suçtur. Türk devlet yönetiminin bilmediği konuşmaları aile dostu olduğu ifade edilen yabancı ülke yurttaşları bilmektedir. Altını çizerek söylüyoruz. Devlet yönetme sorumluluğunu devraldığımız zaman devlet kayıtlarında olmayan hiçbir görüşme veyasözü bağlayıcı olarak kabul etmeyeceğiz.

 

Ekonomik kriz her geçen gün artarak Türk toplumunun üzerine adeta bir kabus gibi çöküyor. Kısa bir süre içinde işten çıkarma yasağının kalkması ile on binlerce kişi işsiz kalacak. İflaslar zirveye çıkacak. Tüketici Hakları Derneği 16 milyon yurttaşımızın açlık seviyesinde yaşadığını, 50 milyon yurttaşımızın ise yoksul olduğunu açıklayan istatistikleri ortaya koydu. Zenginler zenginleşmeye devam ederken, Saraylılar, Saray Rejiminin ayrıcalıklıları müthiş bir zenginlik içinde yüzerken, ekonomik kriz her ay onlarca insanımızı intihara sürüklüyor.

Bir yanda çöpten yiyecek toplayan fakirler, diğer yanda 11 maaş alan Saraylılar.

Bir yanda bedava en lüks otellerde kalanlar, diğer yanda kiralarını ödeyemedikleri gecekondulardan atılanlar.

 

Türkiye bütün kötü yönetime rağmen zengin bir ülkedir. Bugün ülkeyi kırıp geçiren işsizlik, fakirlik ve açlığın nedeni sadece korona salgının ağırlaştırdığı ekonomik kriz değildir. Ekonomik krizi daha da ağırlaştıran Saraylıların bitmek tükenmek bilmeyen tüketim çılgınlığıdır.

Bir yanda adeta Lale devrinde bir yaşayanlar var. Tek eksikleri üzerine mum dikilen kaplumbağların yarıştırılması. Diğer yanda ise açlık, yoksulluk ve çaresizlik içinde intihar edenler.

 

Türkiye’nin bu krizden çıkmasının tek yolu üretim ve tasarruf iken Saray Rejimi israf ve tüketim ekonomisine, rant üreten ölü yatırımlara devam ediyor. Kuş uçmaz, uçak inmez yerlere havaalanı yapıyorlar. Kervan geçmez yerlere köprüler ve otoyollar inşa ediyorlar. 1 milyar Dolarlık yatırım ile 2050’ye kadar Türkiye’yi idare edecek Atatürk havalimanını yıkarak, olabilecek en kötü yere on milyarlarca dolar borç ile havaalanı yapıyorlar. İstanbul bir deprem doğru hızla ilerlerken, yıkılacak binaları hızla yıkıp kentsel dönüşüm yapacaklarına Saraylıları, Katarlıları ve Arap şeyhlerini zengin edecekKanalistanbul çılgınlığı ısrarla sürdürülmeye çalışılıyor.

 

Kanalistanbul bir yandan Türk ekonomisinin tabutuna çakılacak son çivi öte yandan İstanbul depreminde hayatını yitirecek on binlerin mezarıdır. Çünkü, depremde yıkılacak binaların boşaltılması ve kentsel dönüşüme harcanması gereken para Kanalistanbul’a harcanacaktır.

Ve israfı ve ölü yatırımları sürdürebilmek için Türk Milleti’nin elindeki son varlıklarda satılıyor. Makine Kimya Endüstri Kurumu’nu anonim şirket haline getirdiler. Yakında özelleştirerek satacaklar. 14.9 milyar TL cirosu olan Türkiye Elektrik İletişim A. Ş.’nin özelleştirme süreci başlatıldı.

Bir yandan elimizdeki avucumuzdaki satılırken diğer yandan 9 milyon Suriyeliyi barındırmaya ve beslemeye devam ediyoruz. Türkiye’de elektriğe en son yüzde 15 zam yapılırken, elektrik zammının konutlara yansıması yüzde 19.3 iken, Saray Rejiminin İdlib’e vereceği elektriğin parasını da biz ödeyeceğiz.

 

Kuraklıktan ötürü ürünü kavrulmasın diye elektrik kullanarak sulamak zorundadır. Ancak henüz ürününü satamayan, satamadığı içinde elektrik faturasını ödeyemeyen çiftçinin elektriğini acımadan kesmektedir.İdlib’e bedava elektrik verip Konyalı çiftçinin elektriğini neden kesiyorsunuz?

 

Türkiye ekonomik krizden çıkabilir. Bu bir mucizeye değil, sadece planlı ekonomik kalkınmaya bağlıdır. İsrafın son bulması ve ülke kaynaklarının tasarruflu ve doğru kullanılması ile mümkündür.

Ülkenin kaynaklarının Saraylı küçük vurguncu bir grup için değil, dürüst esnaf, dürüst sanayici, dürüst iş insanları, dürüst girişimcilerin istihdam ve değer üreten yatırımları için seferber edilmesi ile kriz aşılabilir.

Eğitime tekrar gereken önemin verilmesi, gençlerimizin 21. Yüzyılı aşabilecekleri eğitimin verilmesi ile mümkündür.

Ayyıldız Hareketi olarak Türkiye’nin önüne büyük bir ekonomik kalkınma projesi koymak için gereken çalışmaları yapıyoruz.

 

Konuşmamın sonunda bugün gerçekleşen iki katliamın kurbanlarını anarak ve katliamı yapanları lanetlemek istiyorum. Başbağlar Katliamında PKK terör örgütü 5 Temmuz 1993’de 38 vatandaşımızı acımasız şekilde katletmiştir. Bugün HDP ile siyasette açık-kapalı işbirliği yapan herkes bilmelidir ki, HDP Başbağlar ve yüzlerce benzer katliamın arkasındadır.

Diğer unutmadığımız bir katliam ise Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de5 Temmuz 2009’da Çin güvenlik güçlerinin resmi rakamlara göre 194 gayri resmi rakamlara göre 1000’den fazla Uygur Türkünü öldürdükleri katliamdır. Doğu Türkistan’ı ve Doğu Türkistan’daki baskıları unutmayacağız.

 

Tabii, 4 Temmuz 2003’de Irak’ın Süleymaniye kentinde Türk Özel Kuvvetler karargahına dost olarak gelen Amerikan birliklerinin yaptığı baskını da unutmadık. Ve şimdi PKK/YPG terör örgütüne Türk ordusuna karşı hazırlık için yapılan yardımları da görüyoruz ve unutmuyoruz.

Pentagon ne kadar para harcar ise harcasın büyük stratejik resmi görme konusunda karşısında aşamadığı iki büyük engel var.

Birisi zaman faktörü. ABD çok genç bir devlet. İnsan yaşı ile ölçüldüğünde daha 5 yaş civarında. Bundan dolayı stratejik meseleleri tarihsel derinliği ile kavrayabilme konusunda sürekli sıkıntılar yaşıyor.

İkincisi ise Amerikanküresel milli menfaatlerinin sürekli bölgesel nitelikli lobilerin etkisi altında kalarak darbe alması.

Bu iki engel sürekli hata yapmasına neden oluyor. Özetle, Süleymaniye’yi unutmadık.Navarin’i de unutmadığımız gibi. Türk Milleti tarihin en eski iki devlet kuran milletinden birisi olarak ABD’den çok daha farklı bir zaman algısına sahiptir.