Akşener yoksullukla mücadele için 2 projesini açıkladı

Güncelleme:

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin İYİ Kalkınma Kongresi'nde konuştu. Ekonomi, işsizlik, yoksulluk ve fırsat eşitliği gibi başlıklara değinen Akşener, "Türkiye bu iktidarla potansiyelini gerçekleştiremez" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yoksulluk ve işsizlik ile ilgili iktidara eleştirilerde bulundu, çözüm önerilerini sıraladı. "Bu zihniyetle, milletimiz hak ettiği refaha ulaşamaz diyen Akşener, Türkiye'nin bu iktidarla potansiyelini gerçekleştiremeceğini ifade etti.

Meral Akşener, İYİ Parti'nin İstanbul'da gerçekleştirdiği Kalkınma Kongresi'nin açılışında açıklamalarda bulundu.

Açıklamasında yoksulluk, işsizlik ve fırsat eşitliği gibi konulara değinen Akşener, "Sorunlarımızı çözmek için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Tek eksiğimiz, çözüm için irade koyacak liyakatli bir siyasi iktidar" diye konuştu.

Akşener, konuşmasında, "İYİ Parti olarak; fırsat eşitliğini hayatın her alanında tesis eden, haneyi değil bireyi esas alan, demografik gerçeklerimizle uyumlu ekonomi politikaları uygulayarak kadının, gencin, çocuğun, engellinin görmezden gelinmediği, “Kaybedenlerin olduğu bir kazanma düzenini reddeden”, eşitlendikçe kalkınan bir Türkiye inşa edeceğiz" dedi.

"Böyle kalkınma olmaz. Böyle ülke yönetilmez" diyen Akşener, "Bu zihniyetle, milletimiz hak ettiği refaha ulaşamaz. Türkiye bu iktidarla potansiyelini gerçekleştiremez" ifadelerini kullandı.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Türkiye, bereketli topraklara sahip, büyük bir ülke. Türkiye, imkanları olan, kaynakları olan zengin bir ülke. Türkiye, çok büyük potansiyeli olan güçlü bir ülke. Emin olun, ülkemizin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Sorunlarımızı çözmek için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Tek eksiğimiz, çözüm için irade koyacak liyakatli bir siyasi iktidar. Mesela biz, İYİ Parti iktidarında; kur ve faiz problemini doğru bir para ve maliye politikasıyla en hızlı şekilde çözeriz.

Mesela biz, İYİ Parti iktidarında; makroekonomik istikrarı, en geç bir buçuk yıl içerisinde sağlarız. Mesela biz, İYİ Parti iktidarında; Doğru bir tarım politikasıyla, enflasyonu süratle önce tek haneye, sonrasında ise yüzde 5 seviyesine getiririz. İnanın, bunların hiçbiri zor değil.

"ELİMİZİ ÇABUK TUTMAMIZ GEREKİYOR"

Beni asıl endişelendirilen sorunlar başka. Mesela her geçen gün kronikleşen derin yoksulluk. Mesela fırsat eşitliği ve istihdam yaratamayan ekonomi. Bu sorunları çözmek için elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. Çünkü bunlar, toplumumuzda kalıcı hasarlara sebep olabilecek sorunlar. Çünkü zenginlikte eşitlenen Türkiye hedefimizi gerçekleştirmenin yolu, bu üç soruna süratle çözüm üretmekten geçiyor.

Bu anlayıştan hareketle, bugün; İYİ Kalkınma Kongresi oturumlarımıza, “Eşitlenen Türkiye” temasıyla başlıyoruz. Bu tema çerçevesinde ilk olarak sizlerle, yoksulluk, kapsayıcılık ve istihdam alanlarındaki çözümlerimizi paylaşacağız. Sonrasında ise sizlerden alacağımız geri bildirimler doğrultusunda; İYİ Parti iktidarında uygulayacağımız, ekonomi ve kalkınma programımız ile 100 günlük, 300 günlük ve 500 günlük takvimimizi tamamlayıp, kamuoyunun dikkatine sunacağız. Türkiye’nin hafızasından, yoksulluğu, fırsat eşitsizliğini ve işsizliği silmek için çıktığımız, bu kutlu yolda, bizlere vermiş olduğunuz destek için, sizlere yürekten teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun.

Değerli misafirler; kongremizin bugünkü oturumunun ilk başlığı; yoksulluk… Bildiğiniz üzere, ben ve arkadaşlarım, 20 Ocak 2020’den beri, ülkemizi karış karış geziyoruz. Bu gezilerimizde yüreğimizi parçalayan dertler dinliyoruz. İçimize oturan acılar görüyoruz. İnanmakta zorlandığımız hikâyelere şahit oluyoruz. Gittiğimiz yerlerde gördüğümüz; esnafın, emeklilerin, annelerin, babaların, gençlerin, hatta çocukların bile yoksulluğunu anlatmak, inanın benim için çok zor… İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, özellikle pandemi sonrasında şiddetlenen, kent yoksulluğunu anlatmak çok zor. Kent ile köy arasında sıkışan, insanlarımızın yaşadığı zorlukları anlatmak gerçekten çok zor. Bizim sahada gördüğümüz bu tabloyu maalesef istatistikler de doğruluyor. TÜİK verilerine göre, yoksul insanlarımızın sayısı 2006 yılında 20 milyon 500 binken, 2019 yılına geldiğimizde, yani pandemi öncesinde, 23 milyona yükselmiş. Bu 2 buçuk milyon kişilik artışın da yarısı son 3 yılda gerçekleşmiş. TÜRK-İŞ’in açıkladığı rakamlara göre ise, ülkemizde neredeyse 11 milyon insanımız aç. 54 milyondan fazla insanımız ise yoksul. Bugün ülkemizde; çocuklarımızın yüzde 46 buçuğu, gençlerimizin yüzde 34’ü, kadınların ise yüzde 30’u, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubundaki hanelerde yaşıyor.

YOKSULLUKLA MÜCADELE İÇİN 2 PROJE

İşte tam da bu yüzden, İYİ Parti olarak, biz; milletimizin hak etmediği, bu derin ve sürekli yoksulluk döngüsünü kırmak ve bağımlılık yaratmayan, hak temelli, adil bir sosyal yardım mekanizması oluşturmak için, hem milletimizi hem de bu konuda çalışan STK’ları dinleyerek, çözüm önerilerimizi oluşturuyoruz. Derin yoksullukla mücadele kapsamında şimdiye kadar iki proje hazırladık.

Bunlardan ilki; okul çağındaki her çocuğumuza, her gencimize; kahvaltı ve öğle yemeğini ücretsiz olarak sunmayı planladığımız 'Rüzgârgülü' projemizdi. İkincisi ise; geçtiğimiz çarşamba günü Meclis grup toplantımızda açıkladığımız 18-26 yaş arasındaki tüm gençlerimize ve medyan gelirin, yarısının altında kalan 4 milyon hanedeki kadınlara, aylık 1000 lira gelir sağlamayı planladığımız İYİ Yaşam Gelir Modeli Projemizdi. Ayrıca, proje ve çalışmalarımızın yanında; bugün burada, katılımlarıyla kongremize katkı sunan Büyükşehir Belediye Başkanlarımız başta olmak üzere, yerel yönetimlerimizin, bin bir zorluk ve engele rağmen, sosyal yardım çalışmaları konusunda, göstermiş oldukları çabaları da elbette takdirle izliyoruz. Yoksullukta değil, zenginlikte eşitlenen bir Türkiye’yi, inşallah çok yakında, hep birlikte inşa edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın…

Değerli misafirlerimiz; bugün ikinci başlığımız; kapsayıcılık… Eğer ben; yıllar önce, İzmit’in bir köyünde doğan bir kız çocuğu olarak, bugün burada, İYİ Parti Genel Başkanı olarak karşınızdaysam; bunu, milletimize, devletimize ve Cumhuriyet’e borçluyum. Oysa bugünkü iktidar; zamanında, bizzat kendilerine sunulan fırsatları; gençlerimize, kadınlara, engelli vatandaşlarımıza sağlayamıyor. Gelir eşitsizliğinin, pandemiden önce arttığı ve pandemi sürecinde de hız kazandığı bir dünyada, devletin kapsayıcılığını, milletimizden esirgiyor. Bugünkü gençlerin, bizlerden daha yoksul ve ümitsiz olduğunu, görmek yerine, onları ısrarla, her fırsatta itekliyor. Bakım ekonomisini geliştirip, kadınları, ekonomiye ve toplumsal hayata dahil etmek yerine, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, kadınları eve hapseden bir anlayışla, sosyal yardım uygulaması yapıyor. Demografik profilimizin, hızla değiştiğini görmezden gelip genç ve kadın istihdamı konusunda, gereken cesur adımları bir türlü atmıyor, atamıyor ya da atmak istemiyor. Teknolojik dönüşümün ortaya çıkardığı avantajları görmediği gibi genç işsizliği, mesleksizlik gibi kritik sorunlarımızı da çözemiyor. İstihdamda ya da eğitimde olmayan gençleri gösteren,

Hatta yeni nesillerimizin hak ettikleri gibi bir hayata başlamalarını sağlamak için ebeveynlere destek olmayı bile aklına getirmiyor. Çünkü bu, bir irade meselesi. Çünkü bu, bir vizyon meselesi. Çünkü bu, bir zihniyet meselesi… Ama kimse merak etmesin. AK Parti iktidarı, her zamanki alışılmış çapsızlığıyla, bütün bunlara kayıtsız kalsa da iktidara geldiğimizde, ki emin olun, İYİ Parti emin adımlarla geliyor, biz kayıtsız kalmayacağız.

"EŞİTLİKLE KALKINAN BİR TÜRKİYE İNŞA EDECEĞİZ"

Devletin, her vatandaşımızı eşit ve fark gözetmeden kapsamasını, fırsatları herkese aynı cömertlikte sunmasını sağlayacağız. İYİ Parti olarak; fırsat eşitliğini hayatın her alanında tesis eden, haneyi değil, bireyi esas alan, demografik gerçeklerimizle uyumlu ekonomi politikaları uygulayarak kadının, gencin, çocuğun, engellinin görmezden gelinmediği, “Kaybedenlerin olduğu bir kazanma düzenini reddeden”, eşitlendikçe kalkınan bir Türkiye inşa edeceğiz.

Değerli misafirler; kongremizin bugünkü oturumunun son başlığı ise istihdam… Türkiye, maalesef bugün, bir istihdam kriziyle karşı karşıya… Öncelikle belirtmek isterim ki Türkiye’de hem makroekonomik istikrarı sağlamak hem de yoksulluğu azaltmak için çok büyük önem taşıyan istihdam problemini sadece tek bir panel ile tartışmak yetmez. Nitekim, kongremizin gelecek oturumlarında da istihdam problemini yatay eksende incelemeye devam edeceğiz. Ancak bugün, Eşitlenen Türkiye temamız çerçevesinde, istihdam konusunu, yoksulluk ve fırsat eşitsizliği döngüsünü kıracak kilit bir faktör olarak inceleyeceğiz.

Bakın; bugün istihdam oranımızı aynı gelir grubunda yer aldığımız ülkelerin ortalamasına getirsek, dikkat edin, üstüne çıkmaktan bahsetmiyorum, sadece ortalamayı yakalasak diyorum, çalışan sayımız 10 milyon kişi artıyor. Yani ülkemizdeki çalışan sayımız, nominal potansiyelimizin 10 milyon altında. Durumun vehametine bakar mısınız? Bugün; tarımda, sanayide ve hizmet sektöründe düzgün denetim yolları kullanılmadığı için genç ve kadın çalışanlarımızın yerini, daha kötü koşullarda ve güvencesiz çalışmayı kabul eden sığınmacılar alıyor. AK Parti iktidarı ise bu duruma çeki düzen vermek yerine, “Suriyeliler olmasa, Türk sanayisi çöker.” gibi garip bir anlayış doğrultusunda; ülkemizdeki sığınmacıların, güvencesiz ve insani olmayan şartlarda çalışmalarına göz yumup, Türk işçilerinin yerini almalarına seyirci kalıyor. Ve apaçık bir insanlık suçu işliyor.

Hatırlayın; bu arkadaşlar, iktidara geldiklerinden beri özel sektöre dayalı bir büyüme ve istihdam modeli inşa edeceklerini söyleye söyleye gezdiler. Ama ilginçtir, nedense son yıllarda bunu pek duyamıyoruz. Neden mi? Çünkü son 4 yılda özel sektör istihdamımız 340 bin kişi azalırken, kamu istihdamımız ise tam 1.3 milyon kişi arttı. İşte size AK Parti’nin işsizlikle mücadele anlayışı…

Bizim anlayışımıza göre; işsizlikle istihdam oluşturarak mücadele edilir. Kamu istihdamını şişirmek, işsizliği yönetmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Ama AK Parti çözmeyi beceremediği her sorunda olduğu gibi, işsizliği de yönetmeye çalışmayı tercih ediyor. Nitekim, bu durumun bir diğer örneğini de en az bunlar kadar önemli bir başka sorunumuzda gözlemleyebiliyoruz.

"BÖYLE KALKINMA OLMAZ"

Maalesef bugün, Türkiye, asgari ücretliler cenneti hâline gelmiş durumda. Çalışanlarımızın neredeyse yarısı asgari ücret alıyor. Vatandaşlarımız her geçen gün asgari ücrette ve fakirlikte eşitleniyor.

Buradan tüm açıklığıyla ilan ediyorum: Böyle kalkınma olmaz. Böyle ülke yönetilmez. Bu zihniyetle, milletimiz hak ettiği refaha ulaşamaz. Türkiye bu iktidarla potansiyelini gerçekleştiremez.

Değerli katılımcılarımız; İYİ Parti iktidarında, işsizlik sorununu çözmeye, en başta beceri uyumsuzluğunu ortadan kaldırarak başlayacağız. Bunun için, çok yakında; Eğitim Politikaları Başkanlığımız, İYİ Eğitim Politikaları Raporumuzu, Kalkınma Politikaları Başkanlığımız da Ulusal Beceri ve Yetenek Stratejimizi açıklayacak. Bu sayede, mevcut eğitim sistemimizin neden olduğu beceri uyumsuzluğunu ve yetenek açığını nasıl gidereceğimizi sizlerle paylaşmış olacağız. Ayrıca, hepinizin bildiği üzere bir de beyin göçü problemimiz var. Küresel ölçekte baktığımızda, ülkelerin ve şirketlerin yeteneklerini kendi bünyelerinde tutabilmek için stratejiler geliştirdiğini görüyoruz. Biz ise kendi yeteneklerimizin, ülkemizi terk etmelerine sadece seyirci kalıyoruz. Genç yeteneklerimizi ülkemizde tutmak, onlara yeni istihdam olanakları sağlamak için öncelikle girişimciliği özendirmeliyiz.

Bugün Türkiye’de, yeni ve nitelikli işleri genç ve küçük ölçekli şirketler oluşturuyor. O yüzden, girişimcilik ekosistemini zenginleştirmek; hem istihdam problemimizi hafifletecek, hem de ekonomimizdeki katma değeri artıracaktır. Girişimciliği zenginleştirmenin temel yolu da üniversiteleri binadan, desteği de yetersiz miktarda ve plansız biçimde dağıtılan nakit hibelerinden ibaret gören, bu sığ zihniyetin yerine seçici bir inovasyon politikasını, girişimcilik ekosisteminin, tüm paydaşlarıyla birlikte geliştirebileceğimiz ortak bir anlayışı ve iş birliği ortamını oluşturmaktan geçiyor.

İşte bu çerçevede, İYİ Parti olarak biz; işsizlik-yoksulluk döngüsünü kıracağız. Çalışanlarımızı asgari ücrette eşitlemeden, işveren üzerindeki işgücü maliyetlerini azaltan bir istihdam politikası izleyeceğiz. İyi ve yeni işler oluşturan şirketleri destekleyeceğiz. Üniversiteleri de işsizliği öteleyen kurumlar olmaktan çıkartarak yarının beceri ve yeteneklerini ülkemize kazandıracak kurumsal altyapıyı oluşturacağız. Daha önce Meclis kürsüsünden de dile getirdiğim; Teknoloji Kampüsleri, İkinci Şans Okulları, Yarına Hazırlık Fonu ve Yetenek Yönetim Merkezleri gibi projelerimizle, ülkemizi, içine hapsedildiği bu vasatlıktan kurtaracağız."