Eğirdir Gölü'nde skandal! Kuruyan alanlara villa yaptılar

Eğirdir Gölü'nde skandal! Kuruyan alanlara villa yaptılar
Güncelleme:

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Eğirdir Gölü'nün 150 kilometrelik kıyı kesiminde; kuruyan doğal su aynası içinde tarım alanı, yol, barınak, villa, spor sahaları ve park gibi yapılaşmalarla işgallerin arttığını söyledi.

TTKD bilim danışmanı Kesici, Eğirdir Gölü çevresinde yaptığı incelemelerde, kuruyan alanlardaki yapılaşma ve göl çevresindeki sazlık alanların kesildiğini belirledi. Göl kurudukça kıyılarının sürekli tahrip ve işgal edildiğine dikkat çeken Kesici, sel, yangın, kuraklık gibi felaketlerden ders almak gerektiğini belirterek, “Doğayı korursak doğa da bizi korur. Nelerin yok edildiğinin farkında mısınız? Doğayla savaşa son verilmeli" dedi.

YASAK AMA SAZLIKLAR KESİLMİŞ

Dr. Kesici, Eğirdir Gölü'nün son yıllarda aşırı kuruma sürecine girmesinden sonra gölün ve yaşamın en önemli ortamları olan sazlık alanların, gölle bağlantısının azalması ve kesilmesinin söz konusu olduğunu söyledi. Kesici, gölün kurumakta olan habitatlarının suyla buluşturulması için gerekli önlemler alınması gerektiğini ve yasak olmasına rağmen sazlık alanların kesilmesine, köklenmesine, yakılmasına izin verilmemesi gerektiğini kaydetti.

 ''VİLLADAN BARINAĞA HER TÜRLÜ İŞGAL VAR''


Bu tür tahribatların göl kıyılarında giderek yoğunlaştığını, üzücü ve bilim dışı davranışlar olduğunu vurgulayan Dr. Kesici, “Eğirdir Gölü'nde 3 yıldır belgeleme ve araştırma yapıyoruz. Göl çevresinde yaklaşık 150 kilometrelik kıyı kesimlerinde ve daha çok gölün kuzey, kuzeydoğu, batı ve güney kesimlerindeki kuruyan doğal su aynası içerisinde, öncelikle tarım alanı, yol, barınak, villa, spor sahaları, park ve benzeri yapılaşmaların geçtiğimiz yıllara göre çok daha fazla yer aldığını görüyoruz. Ayrıca bu alanlar otlak olarak da çok yoğun bir şekilde kullanılıyor" dedi.

''SAZLIKLAR DOĞAL FİLTRE''

Bu tip sulak alanlarda sazlıkların korunması ve işgal edilmemesi gerektiğini belirten Kesici, “Çünkü doğal yaşam alanlarında bu tür tahribatların sonuçları, biyolojik çeşitliliğin azalmasına ve suyun-ürünün kirlenmesine, iklimin değişmesine, tarımda ürün kaybına neden olunmaktadır. Saz ve kamış olarak adlandırılan su bitkilerinin, göller ve nehirler için hem ekolojik hem de ekonomik önemleri çok fazladır. Canlıların yaşam ortamıdır. Kuşların, balıkların, börtü böceğin, bitkinin, bakterinin, kabuklu su canlılarının, memeli ve benzeri tüm canlıların beslenme, barınma, çoğalma alanlarıdır. Göl suyu için doğal filtredir" diye konuştu.

 BÜTÜNLEŞİK POLİTİKA

Yaptığı incelemelerde, göl çevresinde kuruyan alanlara inşa edilen çok sayıda villa benzeri yapıları da fotoğraflayan Dr. Kesici, öncelikle suyun korunmasının ilke edinilmesi, havza bazında konunun ele alınarak bütünleşik politika uygulanması gerektiğini söyledi. Kesici, su ve arazi planlarında sazlık alanların göz ardı edilmemesi gerektiğine de dikkat çekti.

Bu alanların koruma ve kullanımıyla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında etkin iletişim ve iş birliği sağlanamadığını belirten Dr. Kesici, “Yerinden yönetimi sağlayacak, aynı zamanda alanın ekolojik, yaşamsal yapısındaki farklılaşmaları sürekli ve düzenli izleyecek ve gereken önlemleri zamanında alabilecek idari mekanizmaların oluşturulması zorunludur" dedi.