Advertisement

Bu açıklamalar şaşırtacak !

Bu açıklamalar şaşırtacak !

Szymkowiak..Trabzonspor’u tercih etmesinin arka planında Şampiyonlar Ligi’nde oynamak vardı.

Polonya’da 5 kez Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında oynamasına rağmen takımı kazanamayan Miroslaw Szymkowiak, dev kulüplere karşı oynayabilmek için Trabzon’a transfer oldu. Ancak talihsizlik burada da peşini bırakmadı. Bordo Mavili takım da ilk ön eleme maçında elendi.

Miroslaw Szymkowiak... Trabzonspor’u tercih etmesinin arka planında Şampiyonlar Ligi’nde oynamak hayali vardı. Çünkü o Polonya’da 5 kez ön eleme maçı oynamış ama Şampiyonlar Ligi’ne gidememişti. Bordo-Mavili takımda da bu hayaline ulaşamadı. Trabzonspor’un tarihindeki ikinci Polonyalı oyuncuydu. Geçen yılın ikinci yarısından itibaren formasını giydiği Karadeniz takımında sahadaki hırsıyla, kaybetmeyi hazmedemeyişiyle Bordo-Mavili taraftarların en çok sevdiği oyunculardan biri haline geldi. Sarı saçlarıyla adeta Lazlara benziyordu. Sahada arkadaşlarına sürekli bağırması, hakeme itirazları, sinirli hareketleriyle bir Karadenizliden farksızdı.

Bu sezon ligin 5. haftasında oynanan G.Antep maçında ayağı kırıldı. Tam 8 hafta Bordo-Mavili takımdan uzak kaldı. Bu dönemde Trabzonspor sadece Denizli’yi yenebildi. Sakatlıktan kurtulup Ç.Rize maçıyla tekrar döndüğü takımına 2 gol pası vererek katkıda bulundu. Bıraktığı yerden başlamıştı işe. F.Bahçe maçı öncesi 29 yaşındaki oyuncuyla bir araya geldik. Bordo-Mavili takımın bu yıl yaşadığı krizi onun ağzından dinledik. Soğuk ülkesine inat sempatik ve sıcak tavırlarıyla bizi karşılayan Szymkowiak, kulüp doktorlarından Azeri Murad Merdanlı’nın tercümanlık yaptığı röportaj boyunca bazen bir kafa topuna sıçrıyor, bazen şut atıyor, bazen ellerini sıkıyor, bazen kaçan bir pozisyondan sonra arkadaşlarına kızarcasına bir hal alıyordu. Kısacası yerinde duramıyordu.
-8 hafta oynamadın. Futboldan bu kadar ayrı kaldığın bir dönem oldu mu?

Bu ilk değil. Daha önce her iki ayağımdan, ön çapraz bağlardaki kopmalar sebebiyle ameliyat oldum. Bir keresinde 6 ay diğerinde 1 yıl futboldan ayrı kaldım. Omzumdan da ciddi sakatlık geçirdim. 4 hafta, 3 hafta oynamadığım zamanları saymıyorum.

-29 yaşında Trabzonspor’a geldin. Bu yaş yurtdışına çıkmak için çok geç bir yaş değil mi?

Birçok sene yurtdışına çıkmak istedim. Ama kulüp bana izin vermedi. Benimle birlikte birkaç oyuncuya belli bir yaştan sonra müsaade edildi.

-Trabzon’u seçmen nasıl oldu? Trabzon’u biliyor muydun?

Geçen sezonun başında, Trabzon’un o zamanki hocası Ziya Doğan’ın beni izlediğini öğrenince Türk futbolu hakkında bilgi toplamaya başladım. Daha çok da Trabzonspor’a yoğunlaştım. Trabzonspor beni istiyordu ancak Wisla Krakov Şampiyonlar Ligi’nde ön eleme oynuyordu. Sezon başında beni bırakmadılar. Elenince Trabzon’un teklifine sıcak baktılar. Beni Dinamo Moskova da istiyordu. Ancak Şampiyonlar Ligi’ne gitmesi daha kuvvetli ihtimal olduğu için Trabzonspor’u seçtim. Buraya geldikten sonra ortamı da beklediğimden daha iyi buldum.

-Şampiyonlar Ligi’nde oynamak için geldin ama bu olmadı?

Polonya’da da 5 kez Şampiyonlar Ligi ön elemesinde oynadık. Ancak bir türlü elemeleri geçememiştik. Talihsizlik burada da peşimdeydi. İlk maçta elendik. Elenmek dünyanın sonu değil. Bundan sonra ligde iyi oynayıp yeniden ikinci veya üçüncü sıraya çıkmaya, Avrupa kupalarında mücadele edecek derece elde etmeye çalışacağız.

-Elenmek dünyanın sonu değil ama Trabzon’da pek de öyle olmadı…

Bence takımın şu anki durumda olmasında Anortosis’e elenmenin etkisi çok büyük değil. O yenilgi tesadüf eseriydi. Bizim takım geçen yıl çok iyiydi. Bu sene ise bir sürü problem çıktı. Ligin başında sakatlıktan dönen Fatih’in kendine gelmesi uzun sürdü. Gökdeniz’in problemi meydana geldi. Hüseyin kamp devresinde sakatlandı. Kulüp bazı oyuncuları gönderdi. Onların yerine yeniler alındı. Bu yeniler uyum sağlayamadı. Petkoviç’in yerine gelen Jefferson aynı performansı gösteremedi. Tolga’nın yerine alınan Eller aynı başarıyı sergileyemedi. Aldığımız forvet Tomas Jun takıma giremedi. Sakatlıklar ve kırmızı kartlar da peş peşe gelince takım bunlardan olumsuz etkilendi.

-Saydığın mazeretler içinde Gökdeniz olayı çok farklı. Bu olayı nasıl karşıladın?

Evet, diğerleri futbolla alakalı problemler. Doğru söylüyorsunuz. Gökdeniz olayı şahsi bir olaydı. Benzeri şahsi sorunlarla Polonya’da da karşılaştım. Polisle kavga eden, polise tekme atan oyuncular gördüm. Belinden tabanca çıkaran oyuncu oldu. Bu olaylar futbolcuyu ve takımı etkiliyor. Gökdeniz olayı hiç beklemediğimiz bir olaydı. Bu sanki bir felaket gibi düştü üzerimize. Hem Gökdeniz için hem bizim için felaketti. Ben ümit ediyorum ki bu hafta onun cezası indirilir. Ve o ikinci yarı bizimle birlikte olur. Hiç olmazsa ikinci yarı bize katılır. Çünkü o bu takıma çok faydalı ve gerekli bir oyuncu.

-Trabzon senin oynamadığın 8 maçta bir galibiyet aldı. Sen geldin ve ilk maçında iki asist yaptın. Vay ben neymişim gibi bir hisse kapıldın mı?

Hayır, bu böyle değil. 29 yaşındayım. 20 seneden çok futbol oynadım. Uzun yıllardır da orta sahada oynuyorum. Pas vermek, oyun kurmak benim en büyük özelliğim. Benim yokluğum takımı etkiledi. Ama bütün sorun benim olmayışım değildi. Benle beraber bu dönemde 4-5 oyuncu oynamadı. Yedekte oturanlar da bizim yerimizi dolduramadı. Takımda alternatif oyuncular yoktu. Düşünebiliyor musunuz savunma oyuncusu Tayfun ön libero oynadı. Tayfun’dan iyi pas vermesini beklemek safdillik olurdu. O iyi bir savunma oyuncusuydu. Şimdi ben bir maçta iki pas verdim. Gol oldu. Ama artık önümüzde maçlar var. Cuma günü Fener maçında bir şey yapabilecek miyim? Bu önemli. Geçmişte yapılanlar hep geçmişte kaldı. Pasları attım gitti.

-Şenol Güneş’in istifa etmesini nasıl karşıladın?

Hocaların değiştiği anda burada yoktum. Bende etkisi olmadı. Çünkü buna alışığım. Polonya’da bir sene içinde 5 hoca değiştirmiştik mesela. Futbolda hoca değiştirmek en basit şey. Bence iyi futbolcu, kaliteli futbolcu hoca değişikliğinden etkilenmemeli.

-Vahid hoca seni ne kadar tanıyor? Ve senden ne gibi beklentiler içerisinde?

Vahid hoca Trabzonspor’a geldikten sonra bizim geçen seneki maçlarımızın video görüntülerine bakmıştır. Orda takımın esas temelinin Fatih, Hüseyin, Gökdeniz, Symek, Yattara üzerinde kurulduğunu görmüştür. Bence şimdi bunu yeniden teşkil etmek isteyecek. Bu beşliyi oluşturabilirse, bu oyuncuların eski performanslarıyla oynamasını sağlayabilirse o da kendini gösterir. Ve burada yapmak istediği şeyleri daha rahat yapar.

-Kaybetmeyi sevmiyorsun. Sana kaybetmeyi hiç öğretmediler mi?

Erkek adam yenilmeye hiç alışmamalı. Bu bir. İkincisi ben on dört on beş yaşından beri oynadığım her takımda şampiyonluklar yaşadım. Polonya Milli Takımında oynarken gençlerde Avrupa şampiyonu oldum. 6-7 kez şampiyonluk gördüm. Burada da ikinci olduk. Bu sebeple kaybetmeye alışmadım. Bu yüzden yenilgiyi kabullenemiyorum.

-Maç bitiyor. Yine çıkıp oynayacakmışsın gibi bir halin var…

90 dakikadan fazla oynayacak halde olmak için bunu istemek, futbolu sevmek lazım. Ben futbolu çok seviyorum. Çok antrenman yapıyorum.

-Hırsın, sahada bağırman gibi özelliklerinle Karadeniz insanına benziyorsun. Sanki burada doğmuşsun gibi…

Bu düşünceleriniz için teşekkür ederim. Beni eğiten hocalarım sahada bağırmamı, arkadaşlarımla konuşmamı istediler. Şu an sahanın ortasında oynuyorum. Her şeyi görüyorum. Bağırmam profesyonel bir anlayış. Oyunumun bir parçası. Amacım arkadaşlarımı motive etmek. Ancak Türkiye’de bu bağırmaların takımın oyununu olumsuz etkilediğini düşünüyorlar. Ben bu yapımı bu yaştan sonra değiştiremem.

-Ç.Rize maçında Yattara’ya çok kızdın. Sonra soyunma odasına taşınmıyor değil mi?

Ben ona küfür etmedim. Etsem de onu alçaltmak manası taşımaz bu. Konsantrasyonunu artırmak için uğraşıyorum. Maçtan sonra bunu konuşuyoruz zaten. Bunlar normal olaylar. Arkadaşına bağırmayana bizim oralarda hoca ceza veriyordu.

-Vahid hoca geldi. Futbolcuları medya önünde eleştiriyor. Bu takım içinde bir huzursuzluk meydana getirdi mi?

Bu normal. Hoca gördüğünü söylüyor. O böyle düşünüyor. Buna biz bir şey diyemeyiz.

-Basın önünde eleştirmesi…

Tabii ki, takım içinde olan şeyler içeride kalsa daha iyi olur. Ancak hocanın düşüncesi böyle. Benim bir problemim olduğu zaman gazeteciye gitmiyorum. Hocaya gidiyorum. Bizim problemlerimiz kendi içimizde hallolursa iyi olur. Ama dediğim gibi benim için sorun yok.

-Taraftarlarla aranda nasıl bir bağ oluştu?

Trabzon taraftarı futbolu bilen bir taraftar. Özellikle Trabzon futboluna bağımlılıkları büyük. Sadece Trabzonspor maçlarına değil, mahalle maçlarına bile ilgi gösteriyorlar. Bu bir yandan çok güzel. Takım iyi oynuyor. Yardımcı oluyorlar. Bir problem olduğunda mesela geçen yılkı Fener maçında hayatımda görmediğim bir yürüyüş oldu. Sahip çıkıyorlar bize. Bir ara ailem geldi, onlara büyük ilgi gösterdiler. Bana büyük ilgi gösteriyorlar. İmza istiyorlar. Polonya’da taraftar futbolcuya sokakta pek ilgi göstermez. Bunlar güzel şeyler ancak bir de şöyle bir özellik var Trabzon seyircisinde. Takım kötü gittiğinde futbolculara bağırma, küfür etme gibi bir davranışları var. Ben inanmıyorum futbolcu sahaya oynamamak için çıksın. Eğer taraftar futbolcunun kasten oynamadığına inanıyorsa küfür etsin. Ama böyle bir şey yok.

-Trabzonspor eski takım arkadaşın Zurawski’yi almak istedi. Ancak bu transfer gerçekleşmedi. Bu oyuncu için neler söyleyeceksin?

Ben sadece bir şey söyleyeyim. Fatih ile Zurawski Türkiye’nin en iyi ikilisi olurdu. Ve biz de ligde zirvede olurduk.

-Trabzon’da neler yapıyorsun. Bir günün nasıl geçiyor?

Bütün günüm internette ve televizyonun karşısında geçiyor. Uydudan Polonya kanallarını izliyorum. Dışarıya pek çıkmıyorum açıkçası.

-Köfte, hamsi, horonla aran nasıl?

Hepsinin bu yöre için çok önemli özellikler olduğunu biliyorum.

-Türkiye’nin İsviçre’ye elenmesi sence sürpriz miydi?

Tabii. Türkiye’nin gitmemesinin sebebi ilk maç. İkinci maç güzeldi ama olmadı (Bu cümleyi Türkçe söylüyor).

-Polonya da uzun bir aradan sonra uluslararası bir organizasyona katılıyor…Almanya’da ne yapabilirsiniz?

Biz çok gol atıyoruz; ama çok da yiyoruz. Savunmamız iyi değil yani. Eğer savunmayı toparlayabilirsek orada iyi bir netice elde edebiliriz. Takımın yüzde 90’ı yurtdışında oynuyor.

-Makine mühendisi olduğunu öğrendim. Hem okula gittin hem futbola devam ettin. Bunu nasıl başardın?

Sabah okula, öğleden sonra antrenmana giderdim. Bunu hiç aksatmadım.

-Türk oyuncular genelde okumuyor, bunu nasıl değerlendiriyorsun?

O insanın kendisine kalmış bir şey. İstek olursa hem okur hem de oynar.

-Geçen yılki F.Bahçe maçındaki hakem hatası için ne söyleyeceksin?

Cem Papila ile bir gün uçakta yan yana oturdum. Ona o maçı sordum. O bana dedi ki o gün benim kötü günümdü. O gün ben iyi değildim dedi. Tıpkı futbolcu gibi yani. Bizim de iyi günümüz kötü günümüz oluyor.

-Bugün Trabzon’dan ayrılırsan en çok neyi özlersin?

Futbolla yaşayan taraftarı ve iklimi. Burada 12 ay futbol oynayabilirsiniz. Bizde ise havalar çok soğuk.

Mıroslaw Szymkowıak Kimdir?

12.11.1976’da Poznan’da dünyaya geldi. Futbola Olimpia Ponzan takımında sağ bek olarak başladı. Zamanla orta sahaya geçti. 24 yaşına kadar bu takımda oynadı ve ardından Wisla Krakov’a transfer oldu. 4 yıl bu takımın formasını giydikten sonra Trabzon’un yolunu tuttu. 1992 yılında Avrupa Şampiyonu olan Polonya 16 yaş milli takımında yer aldı. 1 metre 77 santim boyundaki Szymkowiak 20 yaşında İnter, 22 yaşında ise Udinese takımlarından transfer teklifi aldı. İki kardeşi de futbolcu olduğu için onlardan farklı olarak sırtında Szymek yazıyor. Saçlarının sarısı doğal rengi değil. Makine teknisyeni. Trabzonspor’da bu sezon F.Bahçe maçı dahil toplam 529 dakika forma giydi. 1 gol attı.

Aksiyon

text-ad